Kölelik Kalkmışmış

Kölelik Kalkmışmış

1: Nasılda inandırdılar değil mi kölelik kalktı diye. Tersinden dinler insanları köle yapıyor propagandasıyla insanları ikna ettiler; zavallı yaptılar “özgürlük” peşine takarak avanakları!

Hakikaten zavallı, bir kaç nesildir hem de. Kulağına fısıldananları hakikat sandı. Aklını modern putperestliğe teslim etmiş, kendi köleliğininin farkında bile değil, özgürlüğe secde ediyor.

Nasıl olurdu da doğuştan sahip olduğu ‘haklarını’ kullanamazdı! Bunun önündeki engeller her neyse yok olmalıydı! Ona; Allah’ın, dinin, peygamberin, inançların ve haram helal buyruklar dediklerinde;

İslam köleliği kaldırmak için şu şu hükümleri getirdi diye savunmaya geçti, gırtlak patlattı durdu nicedir. Niye? Efendisine yaranmak için. Böyleyse böyledir diyemedi çünkü akledecek aklı kalmamıştı.

2: Hakiki kölelik daha gerçekçiydi, sahiciydi; savaş yapardın, yenilir köle olurdun. Toprakların işgale uğrar, başını her kaldırdığında düşmanını görürdün. Bu şartlarda istiklalini kurtarmak için savaşa hazırlanır, çarpışır mertçe ölürdün; aklını dinini neslini kurtarır, yaşatırdın. Bunun bir anlamı vardı çünkü.

Şimdi fiziki kölelik yok ama açıkta görülmeyen başka türlü kölelik var. Akıl fukaralığına uğratıldı ya insanlık, o da bunu akıllılık gerçek sandı. Zihnen köle ya, efendisinin buyruklarını dinliyor, hükümlerine uyuyor. Severek. Gönüllü. Çünkü ruhunu sattı. Bedenini onun emrin vereliyse zaten çok oldu.

3: Nasıl becerdi bunu çağdaş efendi? İlk nesli cebren ve fiziken köleleştirerek. Sonraki nesilleri zihnen dönüştürerek. Hani var ya şu “haklar özgürlükler” meselesi, işte bu yolla. Normal sayıldı bu hal giderek.

Kendi başına geçimini sağlayacak kaynaklarını, geniş aile yapısını, cemaatini, inanç temelli organize olmuş milletini kaybeden insanlık, kölesi olacaktı elbet modern devletin, marketin, bankanın.

Çünkü artık bireydi, özgür akla kavuşmuştu, tek başınaydı; hastanede doğuyor, kayda giriyor, kreşte büyüyor, zorunlu eğitimden geçiyor, kendini resmî özel piyasaya sunuyor, enerjisini ve gençliğini efendilerine adıyor.

Kerhanelerde kakara kikirilerle iki tek atıyor, arenalarda küfrediyor, mabetlerde dua ediyor, erotizmle uyuşuyor, politikacıların ve sanatçıların uyuşturucusuna müptela oluyor, mesiyanik reklamcıya ikna oluyor, tükettikçe tüketiyor, yaşlanınca ‘huzur’ evine gidiyor, hastanede tek başına ölüyor ve kayıttan düşüyor..

4: Doğum ile ölüm arasında sürdürdüğü hayatında eksikliğini duyması gerekenlerin peşinde koşuyor, elde ettikleriyle bir şeylere sahibim diyor, güçlülük hissediyor, mutlu oluyor.  Çünkü böyle olması gerek diyorlar. Çokluk tanrısının da kulu ya, başıma bir iş gelirse onlara sığınırım, gailem çözülür sanıyor. Oysa onu o gün geldiğinde ilk terk edenler, o güvendikleri oluyor..

Allah örümceğin evini misal gösterdi insanlara, ibret alacak aklı kalanlara. Tefekkür edebiliyor muyuz?

5: Zavallı köle; aklına ve boynuna vurulmuş zincirleri kıramaz çünkü, köleliği doğal kabul etmiş. Başkaldırma denen şeyi tanımamış, unutalı çok olmuş.

“Baş kaldırma”, niye, neye, kime, nasıl? Neye dayanarak? Ne isteyerek? Yok bunlar, kayboldu, tarihte kaldı. Aranmıyor da çünkü hep sarhoşluk hali etkin.

Hatırladık mı Hz Yusuf zamanındaki İsrailoğullarını, ne izzetliydiler o zaman. Adalet merhamet dürüstlük gösteriyorlar, hakkı üstün tutuyor, hakikat ile realiteyi uyumlu kılıyorlardı.

Ne kadar bilinmez, kaç nesildir hesaplanmaz, aradan zaman geçti, şımardılar onlar, sonra Yahudileştiler, Firavun’un kölesi oldular. Ta ki Hz Musa gelene kadar.

Hz Musa onları şerefli yapmak istedikçe, izzetli günlere döndürmek istedikçe onlar köle zihniyetini kıramadı bir türlü. Gözleriyle şahit olup yaşadıkları onca mucizelere rağmen hem de. Ve yıllarca çölde dolaşıp durdular şaşkın şakın.

Oysa Hz Muhammed’in dostları aynı hicrette bir gecede Medine’ye vardılar. Aradaki farkı anlayabildik mi? Mekkeli Müminler Müslüman olmuşlardı. Kölelik onların vasfı ve ahlakı olmaktan çıkmıştı..

İnek yapamadı Yahudiler tapınmak için de, buzağı yaptılar. Niye? Çünkü inek onların efendilerinin kutsalıydı, cesaret edip zincirleri kıramadılar. Daha sonra Allah inek kestirip kurtarmak istedi onları, buna da cesaret edemediler bir türlü; yok rengi neydi, yok yaşı kaçtı vs kıvırıp durdular..

Şimdi anladın ruhunu satmak nasıldır bir haldir, zihnen köleliğin normalleştirilmesi ne iştir..

6: Bu söylediklerimizi Ocak 2019’da Venezuela ülkesinin başına örülen çoraplara, halkının başına getirilenlere bakarak test ediniz.

Dünyanın ‘efendisi’ gürledi, daha doğrusu asıl efendi olan “sistemin” sözcüsü gürledi, sistemin gardiyanları hizaya girdi, emir erleri silah kuşandı!

“Şunlara bak hele” dedi sözcü; “haline bakmadan hem de!” Nasıl olurdu da “bu dünya düzenine”, “dünya barışı ve istikrarına”, “uluslararası hukuka ve topluma” baş kaldırırlar! “Demokrasiyi”, “insan haklarını” askıya alırlar, “özgürlükleri” kısıtlarlar!

Bu “başkaldırı” cezasız bırakılır mıydı?  Maymunun gözü açılmamalı, açılmamalıydı! Latin halktandı bunlar, belli mi olurdu. Aralarından bir Spartaküs çıkar da tüm Latinleri peşine takarsa ya!

7: İyi hoşta hocam, ne olacak böyle? Deriz ki telaşa mahal yok. Olup bitenleri doğru düzgün kavramaya bakalım. Bu önemli. Bundan sonra arkası gelir. Allahtan ümit kesilmez. “Fesat karaları ve denizleri kapsadığında” Allah müdahale eder. Küresellik sanki bu hal.

Unutmayalım, insanlar analarından köle olarak doğmuyorlar. Allah öyle yaratmıyor. Hiç öyle yaratmadı. İnsanlar sonradan köleleşiyorlar. Kendileri tercih ediyorlar.

Bir Musa çıkar. Fakat bu Musa köleleşenlerin arasından çıkmaz.. Şu halde şirkten sakınmak, tevhidi muhafaza edip sünnete uymak sahiplerini korur.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir