Türkiye’nin Deistleri

Türkiye’nin Deistleri

1: Bu ülkede hemen her şeyde söylemle gerçek birbirinden farklıdır; şeylerin adı doğru konmaz, söylenmez. Tipik riyakarlık her şeye yansımış durumda. “Bizim” deistler de bu hakikatten müstağni değiller. Onlarda uymuş kalabalığa, ortama, şartlara, kendilerince dayanaksız olarak atıp tutuyorlar işte!

2: Deizm; ateizm, teizm gibi aynı kategoride, aydınlanma ve rönesans döneminde ortaya çıkmış, kapitalist uygarlığın sonucunda türemiş, modern zihne dayalı kurulmuş sosyal hayatın ve toplumsal düzenin ürünü ve çocuğu. Kökeni Grek aklına kadar dayanan bir inanç biçimidir, din türlerinden bir tür dindir.

Deizm, ateizmin tersine bir Tanrı inancına sahiptir. Bu Tanrı kainatı, evreni yaratmış, burada bir düzen kurmuş fakat bundan sonra geriye çekilmiştir. Gerisini insana bıraktığı için şeriat, ahlak, yasa, toplum, dünyevi düzen vs işlerine karışmaz. Dolayısıyla:

Deizmin tanrısı dünyada, toplumsal bir düzen kurmayı insana, akla, bilime bırakmıştır. Bu sebeple bir kitap, peygamber ve din göndermemiştir. Bu sebeple deizm dininde:

Dine dayalı şeri bir hukuk, uyulması gerekli toplumsal yasak ve serbest sınırları tayin eden bir kurallar manzumesi yoktur. Yerine, “ethos/etik” tarafından tayin edilen, zamanın ruhuna göre yenilenen beşeri kurallar dizini vardır. Etiğin kaynağı da din değildir.

Bu kurallar “nomos/yasa” ile uyumludur. Toplum dayanaklı, zamanın ruhuna uygun olarak şartlarla gelişen ve değişen nomos, toplumu inşa eden ethosun toplumsal hayata bir yansımasıdır.

Dünyadaki toplumsal düzen Tanrı’nın evrende kurduğu düzene bakarak kurulur. Bu sebeple bilgi tabiattan, tabiattaki insandan, varlıklardan, doğadaki düzenden, doğadaki tanrısal kanunların keşfinden üretilecektir.

Ve Batı toplumları başından beri bu uygunluğa dikkat ederler. Zihinsel yapıları, kavramsal ve değersel sistemleri, bilgi üretim yöntem ve maksatları aynı doğrultuda gelişmiştir. Onlardaki ‘ahlaki’ tutarlılığın, kurallara uygun sosyal yaşamın, karşılıklı saygının, toplumsal düzenin sebebi budur.

Çünkü başından beri aynı doğrultuda düşünüp hareket ediyorlar. Zihni yapıları, kavramlarının kökleri kopuş olmadan gelişiyor. Ataları nasıl düşündüyse benzer şekilde düşünüyorlar. Bu bağlamda bir kopukluk yaşamadılar.

3: Müslüman toplumlar benzer sosyal süreçleri ve tarihsel aşamaları yaşamadığı halde, batılı tür modern zihniyeti ve toplumsal yaşamın prensiplerini ithal ettiği için “ethos” ile “nomos” burada birbirinden kopmuş, çelişkili bir yaşama mahkum edilmiştir. Buradaki düzensizliğin, iki de bir başgösteren sosyo siyasi ve iktisadi krizlerin sebebi de budur.

4: Deizmi anlamak için bunun kardeşleri ateizmi ve teizmi de anlamak lazımdır. Çünkü bu üçlü aynı zihniyetin, aynı şartların ürünü ve sonucudurlar.

Ateizmde Tanrı fikri yoktur; tanrı, din, şeriat onun meselesi değildir. Tanrı, devlet, ahlak, kamusal yarar dahil hiç bir otoriteyi kabul etmez; insana baskı kuracak, özgürce yaşamasını engelleyecek her bir kurala, düzene ve iktidara karşıdır. Marksistler ateisttir. Onların ateistlerle ayrıştığı tek yer, Marksizmin ‘komin hayat’ dediği bir toplumsal düzen kurma fikridir..

Teizmde bir tanrı inancı vardır; bu tanrı din göndermiş, ahlakı/etiği ve yasayı/kuralları öğretmiştir. İyi ve kötünün, doğru ve yanlışın ölçüsü tanrısaldır; sosyal düzen bu kurallara uygun olarak düzenlenmelidir. Teistler, tek tanrılı çok tanrılı olarak kendi içinde çeşitlenir. Çok tanrılı dinde her tanrının işi farklıdır.

5: Türkiye’nin deistleri, şeyin adını doğru koymadığı için ‘sahtekarlık’ ediyorlar. Bir kitaba, peygambere, şeriat gönderen bir tanrıya inanmadıkları halde işleri güçleri Kur’an ile Hz Muhammed’in sünnet ve hadisleriyle, İslam hukuku ve geleneğiyle uğraşmak oluyor.

Yahu deist yurttaş, sen bu dünyada din göndermeyen bir Allahtan bağımsız sosyal düzen kurmayı kendi vazifen bildin. Aklına, bilimine güvendin. İktisadi sistemi, hukuki düzeni, siyasi yapıyı kendin tanzim edeceksin.

Bunu yaparken aklını, bilimi kullanacaksın. Bilgini doğadan, doğadaki tanrısal yasaların keşfinden, insanı tanımaktan üreteceksin. Doğadaki tabii düzen, tabiat hali temel dayanağın olacak. Ve özünde (varsa ve kaldıysa) bu dünyada şeriatı olan dine dayalı bir düzene karşı olacaksın.

Senin işin bu. Bunun için varsın. Yaratılış gayen de bu. Senin inancın, ideolojin, dinin bunu söylüyor çünkü.

6: Soru şu: Ey deist yurttaş, dürüstçe söyle şimdi;

Laiklik, kapitalist uygarlık, evrensel insan hakları, demokratik siyaset, paranın tanrılaştırıldığı şu talancı vurguncu toplumsal yapı..

Senin neyin oluyor? Niye bu konuda konuşmuyorsun da Kur’an ile Peygamber ile şeriat kuralları ile uğraşıyorsun? Bu yolla günahını mı örtüyorsun yoksa. Şu dünyanın neresinde böyle bir toplumsal düzen var ki işin gücün İslamın Allahı ile senin?

7: Ey deist birey, kerameti kendinden menkul özne varlık, kimliksiz ve cinsiyetsiz canlı türü; kökeni demokrasinin demos’u, cumhuriyetin cumhuru olan; senin peygamberlerin var, yazılı kitapların var, kendi şeriatına dayalı toplumsal düzenlerin var, onlardan bahsetsene sen!

Marks’ın manifestosu, Lenin’ in ne yapmalı’sı, Lock’un liberalizmi, Hobbes’in Tanrı kralı, Keynes’in iktisadı, Descartes’in pozitivizmi, Atatürk’ün nutku, Habermas’ın Milli devleti, Machiavelli’nin pragmatizmi, Kant’ın ahlakı..

Sen bunları temrin et, bunlarla nurlan! Sana ne Kur’an’dan, şeriatten, Hz Muhammed’den! İslami devletten, Müslüman milletten!

8: Şimdi sen de kalkıp ‘bana göre’ deizm öyle değil böyle demeyesin! Deizmin sana göresi bana göresi mi olurmuş!

Nasıl ki laikliğin, demokrasinin, serbest pazar ekonomisinin, evrensel insan haklarının asgari standartları var, o standartlar onları var kılıyor ve evrensel adıyla tanımlanıp söyleniyor, dolayısıyla bunların ‘bize göresi’ nasıl olmuyorsa!

Deizmin de asgari standartları vardır. Sana göresi bana göresi değil kendine göresi olur. Şeyin adı bu standartlara uygunluğu ile konur.

Olmaz ya temenni diyelim; sen olsun şeyi adıyla, vasfıyla, hakikatiyle söyle! Ve söylediğin gibi ol! Tutarlılık bunu gerektirir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir