“Yeni Moda” İslam’ın 5 Şartı

“Yeni Moda” İslam’ın 5 Şartı

“Adalet, emanet, ehliyet, maslahat, meşveret.”

Kulağa hoş geliyor. O sebeple çok tuttu bu söylem. Bağlam ve şartlarla alakası kurulmazsa ilgi çekici de. Reel gerçekliği temsil eden verili sosyo politik ve iktisadi düzen içinden konuşulduğu, düzenin kendisine temas etmeden söylendiği içinse, etkileyici bir cazibe kazanması doğal.

Bu şartlara, Fransız devrimin hediyesi ‘eşitlik ve kardeşlik’ ilkeleri de ilave edilse, cumhuriyetin ve demokrasinin ve dahi sosyalizmin de ileri dürdüğü şartlarla benzerliği de görülecek; adları başka söylense de.

Weber, modern devletteki bürokratik iktidar sınıfının/kastının oluşumunu tanıtırken, memurların eski tip devletlerde olduğu gibi kan ve soy bağına dayalı akrabalık ilişkileriyle dolayısıyla değil, ileri sürülen benzer şartları taşıması gerektiği için tercih edilmeli diyordu, hatırlanırsa.

Dikkat edilirse ileri sürülen İslami yeni şartların kendisi dışında başka bir sosyal toplumsal zemini var, dayandığı maddi temelleri var. Havada kalmıyor. Nötr değiller..

Üzerinde biraz düşünüldüğünde görülecektir ki bu şartlar bir İslam toplumu, bir İslami siyaset zemininde ileri sürülmüyor. Yeni şartlar İslam’ın düzenleyeceği sosyal toplumsal gerçeklikten hareketle sıralanmıyor; dayanacağı İslami maddi temeldende yoksunlar.

Üstelik laikliği içerde tutuyor; varlık alemini, kozmik düzeni, toplumsal hayatı “kutsal-seküler” düalizmiyle meşrulaştırıyor, İslamlaştırıyor..

Eskilerin tasnif ettiği ‘şahadet, namaz, oruç, hac, zekat’ beş şartı, kendi bağlam ve şartlar içinde düşünülmediği için eleştirilip yok sayılıyor. Oysa bu beş şart bir İslam toplumu ve siyasetinin varlığı dahilinde anlamlıydı.

Bu beş şart, İslamın yayılmaya başladığı dönem ve şartlarda fethedilen ülke insanlarından İslam dışı farklı inanç ve kültüre mensup olanların Müslüman olması için ortaya konmuştu. Kendi bağlamında anlamlı ve önemliydi.

Bir İslam toplumu ve siyasetinin maddi gerçekliğinin olmadığı şimdilerde, ulus toplum ve devletler içinde millileşmiş Müslümanlık söz konusu. Bu şartlar ve bağlamda eskilerin tasnif ettikleri o şartlar dayanaksız kalabilir. Dolayısıyla başka şartlar ileri sürülebilir. Sürülmelidir de. Ama işin adı doğru konmak şartıyla.

Madem şartlar ve bağlam değişmiştir, o halde ileri sürülecek yeni şartlar, şartların başkaca sıralaması olabilmelidir. Bir şartla ki, yeni şartlar, İnsanları İslam’a çağıracak, İslam’ın üstünlüğünü İslami sosyal zeminde ortaya koymalıdır. Bu olduğunda yeni şartlar anlamlı olacaktır.

Dolayısıyla ortaya sürülecek yeni şartlar, üzerine oturacağı maddi temel ve sosyal siyasal proğram ön şartı öne sürülmeden bi mana ifade etmeyecek. İtirazımız da burayadır..

Bu hususta eleştiri dışında sen ne diyorsun denecek olursa acizane deriz ki:

İslam adına öne sürülecek yeni şartlar nasıl tasnif edilirse edilsin şu maddi temel ve sosyal yapı ön şartını öne çıkartmalıdır: “Şeri hukuk nizamının muhafazası ve müdafaası.” Bu iki şey bir İslam toplumu ve İslami siyaset gerçekliğini hem var kılan, hem de anlamlı kılan şeydir.

Bunlar yok sayılarak ileri sürülecek yeni şartlar havada kalacak. Samimi dilek ve temennilerden öte geçmeyecek. Hatta mevcut toplumsal ve siyasal reel gerçekliğe dini destek verecektir. Son birkaç yüz yılda olup biten bu değil mi?

Verili modern toplumsal ve siyasal şartlarda ileri sürülecek yeni İslami şartlardan murat, geçen yüzyılın sonunda yaygınlaşan ve önü açılarak modalaştırılan ‘İslamı yeniden yorumlama’ akımlarını İslamlaştırma misyonuna katkı sağlamak olarak görülebilir; bilinçli yahut bilinçsiz olunsun fark etmiyor..

İslam için ortaya sürülecek her yeni şartların ön koşulu, İslami bir sosyal bağlamın ve maddi zeminin açıkça ortaya sürülmesidir. Bize kalırsa bu çerçevede sabit olan, dolayısıyla şartlardan bağımsız başka beş şart vardır:

“Şeriatın maksadı” olarak sıralanan ‘Canın/hayatın, malın, dinin, aklın, neslin” korunması.

Modern hurafede dinler reel toplumsal ve siyasal gerçeklikten çıkartılıp metafizik aleme yollandığı için ‘insan hakları’ ilkesini göklere çıkartarak yeni şartlar ileri sürenlere ‘Üsküdar’da sabah oldu uyanın’ demek lazımdır. Şu işin adını koyalım ve ‘şeyleri adıyla çağıralım.’

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir