Coronacı Cerenacılar Modern Büyüyü Bozdu

Coronacı Cerenacılar Modern Büyüyü Bozdu

Bilim de bilim diye başladılar; kozmik düzeni, dünyayı, içindekileri kültürel olarak dönüştürmüş, varlığa bakışı değiştirmiş, varlıklar arasındaki ilişkileri de “faydacılık” temelinde yeniden kurmuşlardı.

Kozmik düzen bozulmuş, doğa ve içindekiler nesneleştirilmiş, fıtri ve ahlaki sorumluluk terk edilmiş, tanrı rolüne soyunanlara doğa ve insan üzerinde hükümranlık etmenin yolu açılmıştı.

Reformdu, aydınlanmaydı, İngiliz sanayi ve Fransız siyasi devrimiydi derken, yeni bir dünya görüşü icat etmişlerdi. Zavallı kilise, finalde yerle yeksan olacaktı!

Teknoloji, sanayi, üretim, serbest ticaret, girişim, kazanç, refah, özgürlük, birey, sivillik, haz.. umutları öylesine tuttu ki insanlar ikna edilmiş, büyülenmişti.

Buna göre tarihte yahut geride ne kaldıysa hepsi ilkelleştirilmiş, değersizleştirilmişti. Çünkü mükemmele ulaşılmıştı. Daha ne olsundu. Büyü tutmuştu..

İleri sanayileşme devrine gelindiğinde “tanrı öldüyse her şey mübahtır” büyüsü tutmuştu. Kaosu düzene bağladığı gerekçesiyle modern devleti tanrılaştıranların sözü gökkubbede çınlarken Nietsche, “devletin sözü yalan, malı hırsızlıktır” diyecekti..

İnsan hakları evrensel beyannamesini yahut bildirisini yayımlayanlar insanları eşit kabul ettiklerini söyleseler de gerçek, insanların değil ulusların eşitliğine, uluslarası düzene ve bu düzeni tesis edenlere itaate işaret edecekti.

Uluslararası arenada ulusların eşitliğini savunanlar kendi ulusları içinde kalan ulusçuklara asimilasyon yahut itaati dayatırken bu hengamede kolonyalist saldırı başlayacak, kolonyalistler arası paylaşım kavgası sonucunda başka bir dünya düzeni tesis edilecekti.

Gel zaman git zaman iki dünya savaşı sonucunda kurulan düzen küresel başka bir düzene evrilse de ulusların çatışması bitmeyecek, corona denen illet bu çatışmanın başka bir aracı veya aşaması olarak peydahlanacaktı. Artık uluslar ve ulus devletler tartışma konusuydu..

Corona devletler tarafından “düşman” olarak ilan edildi edilmesine de üç yüz yıllık modern büyüyü bozması enteresandı. Bir anda modernitenin ve modern sonrasının fiyakası düşüverdi aşağıya. Hükümetler diz çökmüş, devletler zora girmişti..

İnsanlar evlere hapsoldu; “yeme-içme-üreme-barınma” gibi “en ilkel” ihtiyaçlarını karşılamakla baş başa kaldı.

Tanrıdan, dinden, devletten, kamusal yarardan, ahlaktan, aileden kazanılan “özgürlük” bi anda kaybedilmişti! İnsanlık, “doğal komünal” düzene yani “ilkelliğe” geri dönüverdi.

Dahası gelecek hesabına düştü insanlık. Güvenilen dağlara kar yağmıştı. Şimdi olanlar coronacı cerenacılarla devletler arasında bi hesaplaşma idiyse bu “savaştan” hangisi galip çıkacak, yarın n’olacaktı? Kime neye güvenilecek, kime neye dayanılacaktı?..

Büyü neydi? Duyu organlarını yanıltmak, algılarla oynaşarak insanı tesir altında tutmak, gerçeği gizlemekti. Firavunlar büyücüsüz hükümranlık edemezdi.

Büyücü, Allahtan başkasına meylettiren her erkek yahut her kadındı. Onun işi her an yaratan Allah’ı yokmuş gibi devre dışına çıkartmak, bu sayede insanı tesir altında tutmaktı..

Büyülenmemenin, büyünün tesirinde kalmamanın tek yolu var: İnsanların melikine ve ilahına sığınmak. Euzu Besmele çekip bir şeyden ve yerden kopup başka bir şeye ve yere bağlanmak. Sağlam kulba yapışmak. Gösterilene değil gerçeğe bakmak.

İnsan, kalbine hükmedemez ama Allah’tan gelenlere bağlanıp hayır ve iyilik yaparak kalbinden geçenleri düzeltebilir. Kalp ancak o zaman itminan bulur. Büyünün tesirinden kurtulabilir.

Allah var. Her şeyin maliki. Duyuyor ve görüyor. Her an yaratıyor. Kendine yönelene hiç bir büyü tesir etmiyor. Neden sakınmak gerektiğini de açık seçik bildirdi. Keşke bilinseydi..

Modernitenin bilim dediğinin büyük atası mitoloji değil miydi? Büyücülük değil miydi? Metafizik değil miydi? Şimdilerde başa gelene sebep olduğu yetmezmiş gibi, kurtarıcı rolüne de soyunduysa, büyünün tesirinden kurtulmak için çekelim euzu besmeleyi, kalbimizi düzeltelim, bağlantıyı değiştirelim. Nasıl? Bildirilen hayra yönelerek, hasenata sarılarak..

Ölüm, ölüme hazırlıklı olmayanı korkutur. Hepsi bu dünya başka bi dünya yok diyeni panikletir. İyi de corona olmasaydı ölmeyecek miydik? Vakti gelene corona sadece vesile olacaktı başka değil.

Tedbir almayalım mı? Alalım alalım da haddimizi de bilelim. Mutlakı iddia eden bilimci büyücülerin kime neye hizmet ettiğinin de fikredelim..

Musa ile yol arkadaşından nakledilen haller, mutlakı bilmek ve kontrol etmek isteyen rasyonel aklın iflasını göstermemiş miydi? Uhud savaşında “peygambere güvenmemeliydik, savaşa katılmayıp evde kalsaydık ölmezdik” diyenler korunmuş kalelerinde olsalardı ölmeyecekler miydi? Bunların bilimle bir izahı mı vardı? Nasıl da büyüleniyoruz öyle!

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir