Ebu Leheb Ölmedi Ebu Cehil’in Çadırı Duruyor

Ebu Leheb Ölmedi Ebu Cehil’in Çadırı Duruyor

1: İki karekter, ticarette ve siyasette iki lider tipini temsil ediyor bunlar; servet (ekonomik güç) ve sayısal (askeri güç) bakımından üstünlüğe sahipler.

Bu gücü ve üstünlüğü nasıl elde ettikleri, herkese eşit olmayan kurallarla nasıl koruyup sürdürdükleri, bu güçle nasıl hükümranlık ettikleri ne kadar önemliyse; bu güç ve üstünlüğü kendilerine sağlayan toplumsal ve siyasal düzeni korumak için her şeyi yapmaya hazır oldukları da o kadar önemliydi..

Hz Muhammed’in getirdiği din, en genel manada bu gibi imtiyazlı kişiyi, temsil ettikleri sosyal zümreyi üstün kılan değerleri ve dayanağını aşıp yerine başka bir değerler sistemi ve toplumsal siyasal düzen kuracağı için çok büyük tepki toplayacaktır.

Muhammed(s)’ın getirdiği dininde din, inanç unsurlarıyla toplumsal hayat bütünleşmeliydi; iktisadi, sosyal ve siyasal hayatta tüm işler Allah’ı dikkate alarak düzenlenmeliydi. Yegane ilah ve rab Allah’tır demek, her işi Allah’a göre düzenlemek, buna uygun toplumsal yapı tesis etmekti.

Ötekisi şirk dini temelli bir düzendi, işler Allahlı ve Allahsız olarak parçalanmış bir hayattı; her parçanın ayrı rableri vardı. Misalen ibadetler Allah’a göre yapılır, komşuluk, ticaret, siyaset, savaş vs işleri Allah dikkate alınmadan yapılırdı.

Ebu Cehil’in çadırı, metaforik bir ifadedir; toplumsal bir birliği ve bütünlüğü, siyasal bir düzeni temsil ediyor. Statüsünü ve imtiyazını bu düzene borçlu olanlar, sosyal hayatta tespit edilmiş hiyerarşik sıralamaya razı olanlar doğal olarak çadırın yıkılmasını, işleyen düzenin değişmesini değil korunmasını isteyeceklerdir.

2: Ebu Leheb, yeğeni de olan Hz Peygamber’e, ‘senin dinine girersem bana ne var’ dediğinde iki elini açıp uzatmıştı. Peygamber, Muhammed ona ‘herkese ne varsa sana da o var’ dediğinde adam ellerini kapatmış, küfrederek yanından ayrılmıştı. Leheb suresi bu vakayı anlatır.

Ebu Leheb, dinini değiştirirse kölesiyle aynı olacaktı; komşuluğunu, ticaretini, siyasetini, dostluğunu, dayanışmasını Allah’a göre düzeltecekti. Hz Muhammed’in getirdiği dinin kuracağı düzende/çadırda, imtiyaz sağlayamayacak, üstünlük elde edemeyecekti.

Ebu Cehil’de benzer şekilde kabile reisi olarak statüsünü dilediğince kullanamayacak; imtiyaz ve statü elde ettiği, üstünlük sağladığı değerler sisteminin aşağılanmasına tahammül edemeyecekti.

Dolayısıyla iki adam da Muhammed’e, getirdiği dine, değerler sistemine ve bu temelde kurulacak toplumsal ve siyasal düzene, düzende kurulacak takva temelli münasebet biçimine düşmanlık edecekti.

3: 6. Miladi yüzyılda Mekke şehri sakinlerini toplum yapan unsurlar ve Dar’ün Nedve ile temsil edilen siyasal düzenlerini Kureyş suresi özetliyor. Bunların ibadetlerini Allaha göre, diğer işlerini çıkarlarına göre yaptıkları anlatılıyor; hemen her toplumda görülebilir bir durum bu.

Peygamber, Allaha inandıkları, ibadetlerini Allaha göre yaptıkları halde diğer iktisadi, siyasi ve hukuki işlerini ve kurdukları münasebetlerini başka rablere/kurallara göre yapan hemşerilerinin dinini değersiz kıldı, doğru olanını anlatıp gösterdi.

4: Din kelimesi günümüz Türkçe lisanında ve uygulayışta vicdani, kalbi, içsel bir inanç; kişisel ibadet, ahlak ve erdemle sınırlı dışsal bir tutumdur. Dolayısıyla sanat, ticaret, komşuluk, mesleki hayat, kazanç, dostluk, cinsel tercih, kadın erkek ilişkisi; siyasal ve iktisadi düzen, dinden bağımsızdır.

Hz. Muhammed’in getirdiği dini anlamak ve Türkçedeki din ile kıyaslamak için Mekke’de ne olup bittiğini kavramak icap eder.

5: Hz Muhammed, Ebu Cehil’in çadırının mensubu olmadı, orda kalıp dinini anlatmadı, toplumda aksayan tarafları, kötülükleri, ahlaksızlıkları vs ıslah etmek için çabalamadı.

Yerine kendi çadırını kurdu, müminler topluluğunu inşa etti, hemşehrilerinin toplumsal yapısından ve düzeninden kopup bağımsız hareket etti. İslami siyasi, iktisadi, sosyal, hukuki kuralları uygulayan bir model oluşturdu. Diğerleri atalar yoluna, geleneksel ahlak ve kurallara uyarken bunlar şeriate uydular. Mekke dönemi boyunca onlarca şeri kural gelmiştir.

Hz Peygamberin çağrısına uyanlar, Kur’an’ı işitip itaat edenler öteki çadırdan koptu, yeni çadıra dahil oldular.

Mekke’de anlatılıp durulan çileli dönemin, baskı ve şiddetin, işkence ve katletme cürümlerinin sebebi budur. Başka bir çadır kurmak başka bir toplum inşa edip başka bir düzen kurmak çatışmanın ana sebebidir

6: Muhammed(s) öldü; her canlı gibi o da göçtü bu dünyadan. Vazifesini ifa etmiş, görevini tamamlamıştı.

Onun kurduğu çadır Raşit halifeler döneminde korundu, muhafaza edildi, diğer çadırlar yıkıldı.

Raşit halifelerden sonra gelen nesillerde bu çadırın direkleri sallandı, o direk bu direk derken zaman içinde çadır yıkıldı;. Yerine Ebu Cehil’in çadırı yeniden kuruldu; Kureyş toplumunun dini ihya oldu. Ebu Leheb’ler ve Ebu Cehiller türedi. Tebliğciler bu çadırdan konuşmaya başladılar.

Bu gün dünyada kurulu çadırlar Ebu Cehil’in çadırlarıdır; Allah’a inandıkları halde başka ilahlar ve rabler ittihaz edenlerin toplumsal düzenleridir; dindarlar bu çadırların mensupları olarak ibadet ediyor, tebliğ yapıyor, ıslahat hareketleri yürütüyorlar.

7: Hz Muhammed vefat ettiğinde telaşa kapılanlara karşın Hz Ebu Bekir şöyle haykırıyordu;

“Kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki o ölmüştür; kim de Allah’a tapıyorsa bilsin ki Allah diridir, ölmez.”

Ebu Cehil karekteri kıtalarda ülkelerde yaşıyorsa; kurdukları düzenlerde üstünlük sağlayıp çoğunluğa hükmediyorsa yani onun çadırı ayakta duruyorsa, Allaha tapanların çadırına ne oldu? Soru, Hz Muhammed’in dinini din edindiklerini söyleyenleredir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir