SERBESTİYET VE İMAN    

SERBESTİYET VE İMAN    

Bir insan Allah’a, Allah’dan gelenlere iman edip niyetini, düşüncelerini, zihniyetini değiştirip kendisini düzelttiğinde, serbest kalmıştır. Neden, nelerden? İslam’a göre eski hali tanımlayan cahiliyenin her tür bilgisi ve değerlerinden. Yani önceki halden.
Bu değişiklikten sonra eski düşüncesinden, halinden ve bağlarından kopup arınarak, onların yerine yeni bir bağla bağlanarak yeni bir insan tipi olduğunda, evet, serbest/özgür olmuştur. Çünkü Allah’dan gelenleri tasdik etmiş, sadece ona bağlanmıştır.
Serbest kalmak, kula kulluktan, eşyaya, mülke, sayısal çokluğa, sultana, devlete olduğu kadar varlık aleminde kötülüğü, şirki, zulmu ve küfrü temsil eden her ne varsa onların hepsinden serbest kalmaktır. İslami literatüre göre cahiliyyeden arınmışlıktır. Buna karşı sadece Allah’a bağlanmaktır.
Bu Müslüman tipi özgürlüğünü hiç bir şeye, araca, yasaya, kuruma borçlu değildir. Özgürlüğünün siyasi bir teminata da ihtiyacı yoktur. Çünkü hiç bir kimseye ve hiç bir şeye borçlu değildir. Çünkü imanını hiç bir şeyden almamıştır. O sebeple iman onu herşeyin üstüne çıkartmış, her şeyden bağımsız kılmıştır. Onu üstün kılan da budur. Dolayısıyla imanı ona nasıl düşünmesi ve davranması gerektiğini öğretmiştir. Bu sebeple de o hiç bir şey için imanını değişmez.
İman etmek böyle bir şeydir. Zira iman eden Allah’ın güvenlik alanına girmiştir. Allah’ın korumasına teslim olmuştur. Velisi Allah olan her şeyi ‘bir şey’ olmaktan çıkarttığı için serbesttir. İmanı her şeydir. Bu sebeple yaratılışını Allah’a bağlar, kendisine hayat verenin, rızkını verenin, güvenliğini ve geleceğini tayin edenin, ecelini belirleyenin Allah olduğunu bilir. Bu iman kime ve neye, neden borçlu kalsın ki.
Böyle biri her hali ve ilişkisiyle insan soyunun en asil, en üstün, en dürüst, en güvenilir, en merhametli, en adaletli, en mutevazi, en cesur insanıdır. İnsanlar arasından seçilmişlik bunu ifade eder, bu vasıfları ahlak edindirir. Üstünlük bunları ahlak edinmek, kişilik ve karekter haline getirmektedir. Çünkü Allah iman ettim diyenlerden bunları istemektedir.
Böyle biri sahip olduklarıyla ve eline geçirdiği imkanlarla başkalarına üstünlük taslamaz çünkü bunlar ona hiç bir şey katmaz. Dolayısıyla mümin biri zulmetmez, kibirlenmez. Kin tutmaz. Öç alma duygusuyla hareket etmez. Zira onlara sahip olurken helal ve haram ölçülerine uymuş, hak ettiğine sahip olmuştur. Hak ettikleriyle de olmayanlara karşı ekstradan sorumluluk üstlendiğinin farkındadır. Onun görevi uyarı ve müjdeden gayri bir şey değildir. Amma kendisi uyardıklarını ahlak edinmek kaydı şartıyla.
O, iman etmekle başkalarının kusurunu ve eksikliğini kendi üstünlüğü sayan bir ‘alçaklıktan’ kurtulmuştur. Zira o kötülüklerden arınıp iman etmekle ta baştan asıl üstünlüğü bulmuş, değişmiştir. Onun için üstünlük iman etmek, Allah’dan sakınmaktır. Müminlik vasıflarını kuşanmaktır.
Bir Müslüman iman ettiği için serbesttir/özgürdür. Serbestlik sadece Allah’a bağlanmak, başka her bağdan kurtulmaktır. İman bunu sağlar.
Nerede böyleleri diyenler önce kendilerine bakmalı, sonra da bir toplumda Müslüman eksikliğinin ne demeye geldiğini düşünmelidir. Bir toplumda sözleri, davranışlarıyla ve ilişki biçimleriyle hakikatin, hakkın, adaletin, dürüstlüğün, cesaretin, doğruluğun, yardımseverliğin, merhametin temsilcileri yok, insanlara bunları ve ahireti hatırlatanlar kalmadıysa o toplum helak olmuştur zaten. Helak illa toplumsal çöküş, yok oluş değildir dolayısıyla yaşayan ölüler olmuşlardır.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir