Din Nedir

Din Nedir

Çağımızda aydınlanmanın din tanımı çok yaygındır; bir inançtır; kişinin özelidir; politik olmayandır; bireysel ahlak ve ibadettir. Siyasal olarak örgütlenmeyendir.

Liberal teori/kuram bunu savunur. Pratiğini elan tüm dünya yaşıyor.. Marksist teori/kuram tarih konusunda olduğu gibi din konusunda da aydınlamanın görüşünü benimser. Din konusunda bi adım daha atıp ‘egemen sınıfın yönettiklerini ikna etmek için ürettiği afyondur’ der.. Faşizm ‘ulusal kimliğin unsurlarından biri’, muhafazakarlık ‘gelenek içinde muhafaza edilecek değerleri olan, örfi ve ahlaki bir kategori’ olarak kabullenir.

B.Enderson’un dediğinden hareketle ‘dört ideoloji de politik olanı ulusal olanla eşitledi’, yahut aynileştirdi. Yani iktidar ulusa aittir. Ulus malumdur: ‘aynı dili konuşan, ortak soya ve geçmişe sahip, aynı kültürü benimseyen, aynı vatanda yaşayan, ortak geleceği paylaşan, aynı dine mensup olanların oluşturduğu toplum biçimi’..

Son üç yüz yıllık paradigmaya uyarlı olgu ve reel gerçekliğe göre dinin kendisi; kendi başına bir amaç, kategori, tanımlayıcı ve düzenleyici olmaktan uzak tutulduğu için ‘sosyolojik bir kategori; felsefik bir fikir; dinler tarihinde bir araştırma nesnesi; tanrının varlığını sıfatlarını, isimlerini, ahireti ve kaderi izah eden bir ilahiyat bilimi’ oldu..

Dinin kendisi kendini nasıl tanımlar dediğimizde, böylesi bir yaklaşım, bilgi ve dindarlığın modern çağda rağbet görmediğini, endüstri toplumunda ve bilişim çağında sosyal reel gerçeklikte yer bulamadığını söylemeli.

Bu bağlamda Katolik Hıristiyanlık kaynaklı fundamantalizmin, Yahudilik kaynaklı siyonizmin, İslam kaynaklı radikalizmin izahını yapmak zor; çünkü isimlendiren ve kategorileştiren dinin kendisi değil.

Politik iktidar yahut devlet olanın yalnızca tanımlanmış ulus olana has kılındığı çağda, kamusal hayatta kendilerine yer açılmayan dolayısıyla özelde, özel hayatta kalmak zorunda bırakılan dindarların refleksif tepkisi mi, sınıfsal dayanışması mı, mensubiyet ihtiyacı mı, tartışılabilir..

Dinin kendisine bakıldığında ‘kendi insan modeli üzerinden toplum inşa eden, uyulacak kuralları ve dikkat edilecek sınırları düzenleyen, siyasal düzen tesis eden’dir. ‘İlahi kaynaklı olması’ dolayısıyla farkını ortaya koyandır.

Bu durumda din, kendisi ‘amaç’ olan, ‘kendi başına bir kategori olandır.’ Diğer her şeyi tanımlar ve kategorilendirir. ‘Doğruyu-yanlışı; iyiyi-kötüyü; güzeli-çirkini’ söyler. Toplum kurucu olması da bu nedenledir..

Bu durumda aydınlanmanın kendisi ‘bir dindir’, çünkü hem ilahi kaynaklı dini kendisi kendince tanımlıyor, yerini tayin ediyor, hem de kendi insan modelini ve toplumunu kuruyor, toplumsal hayat düzenliyor. Böyle olunca da kendisi amaç oluyor, otonom ve özerk kategori oluyor. Bu dolayımdan aydınlanma ürünü ideolojilerde bu dini mezhepleri oluyor..

Şu halde din; insan modeli inşa etmeyen, uyulacak sınırlarıyla yaşam biçimi oluşturmayan, politik olanı tesis etmeyen din, din değildir. Din kategorisine girmez. Din olma vasfını yitirip kişiye özel olarak konumlanmış, özeli ifade eden alt kategorilerden bi kategoridir.

‘Özel’ deyince, malumdur ki kavramın karşıtı ‘kamusal’dır. Bu ikisi ayrışmış, ayrı konumlandırılmış, bir dine göre ayrı düzenlenmiştir. Kamusal olansa toplumsal ve siyasal olandır; hukuk alanıdır..

Aydınlanma dini böyle buyurmuştur!

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir