Tiran

Tiran

Siyaset biliminde tek egemen; hukukun ve meşruiyetin kaynağı manasına kullanılıyor. Yargılanamaz sorgulanamaz olduğu için mutlak itaat edilendir. Yer yüzü tanrısı yani..

Siyaset teorisi ve devletler tarihinde modern olanın haklılığı için kötülenen önceki krallık sultanlık vs için markalanır. İki tip tiran tecrübesi yazıldı; ilki, hukuki yollar dışında devlet iktidarına el koyup, eski hukuku iptal ederek kendi yeni hukukunu koyan, bu hukukla yasal meşruiyet sağlayıp hükmedeni. İkincisi, plebisiter demokratik hukuk devleti ve düzeni içinde çoğunluk iradesini ( %51 diyelim) alıp icra yetkisine sahip olan; haklı olarak devlet iktidar araçlarını (yasama-yargı-polis-asker gibi bürokrasi) kullanma yetkisini işleten; devletin yasal ve meşru şiddet tekelini kullanarak muhalifleri susturan; hukuki düzenlemelerle rakip partilere ve azınlığa (%49 diyelim) bu hukukla boyun eğdiren; geleneksel hukuktaki isyan hukukunu ve modern hukuktaki hak arama yoluna yasal bariyerler döşeyen.. Yani ‘parti-devlet’ olan Tiran tipi. Yasal olanı. Seçimle geleni. Hukuki yoldan çıkanı. Demokratik hukuk devleti içinden peydahlananı. Nur topu gibi demokrasinin ürünü olanı..

Demokrasi bilinen en iyi siyasal rejimdir diyenler tiranlık yolu tıkansın için anayasa ve önemli yasa değişikliği oranını %51’den %75’e çıkartarak önlem alındığını söyler. Şeklen doğru gözükse de özsel olarak, demokratik hukuk devleti içinde plebisiter matematiksel oranı değiştirmiş olmak yasal/hukuki tiranın çıkmasını önlemez. Önleyemedi.

Demokrasi bir kültürdür diyenler de benzer kusuru savunuyorlar; ne kültürüymüş bu? Dünyanın her yerinde halkı aptal yerine koyup, eğitim fabrikalarında terbiye edilmesi gerektiğini söyleyen aydınlanma filozoflarının uygarlık dogması mı?..

Hukuk devleti içinde tiran olmanın her zaman bi yolu açıktır; dış-iç tehdit; salgın hastalık; krizler; savaş hali vs. gibi olağanüstü hal durumu; kamusal düzen ve yarar meselesi uygulamaları ne oluyor? Bu olağanüstü hali kim belirler? Kamusal yararı ve düzenin güvenliğini kim tespit edip dayatır? Süreyi kim tayin eder? Yasama meclisini devreden çıkartıp kanun hükmünde kanunları kim çıkartır.

Elbette demokratik Tiran. Seçimle gelen. Hukuki yollardan çıkan. Bu Tiran hem de yasal hak ve yetkisini kullanarak yapar bu işleri. Bundan kaçış var mi? Görülmüş mü?

Kaldı mı geriye itiraz edecek, muhalefet yapacak ve direnecek olan halk; sivil toplum; aydınlar; üniversiteler; medya.. dedikleri. Birileri bizimle iyi kafa buluyor! Bunlardan biri tirana karşı isyan/muhalefet hakkını kullansın bakalım neler oluyor? Kimin ne haddine demokratik Tiran’a başkaldırmak?

Siyaset tarihi, modern çağda hemen tüm ülkelerde bu iki tür Tiran tecrübesinin yaşandığını yazıyor. Çin-Rusya gibi bazıları ikincisini henüz tecrübe etme aşamasına geçmiş olasa da..

Her şey ne içindi biliyor musunuz? Şu liberaller var ya; vurgun soygun ve katillikle elde ettikleri servetlerinin, mülkiyet ve kazanç imkanlarının ve serbest girişim özgürlüklerinin ellerinden alınacağını biliyor. Eninde sonunda bi hesaplaşma olacağını da biliyor. Bu hesaplaşmayı geciktirmenin en iyi yolunun; monarkı yıkıp plebisiter parlamenter demokrasiyi getirip yüceltmek, hukuk devleti sloganıyla temsil sisteminin ömrünü uzatmak olduğunu da biliyor.

Hatırlayalım ki bu sistemde, parlamentoda sonu gelmez tartışmalarla, demagog politikacıların hitaplarıyla hiç bi yere varılamayacaktır. Parti bürokrasisi sayesinde ‘seçim-temsil-halk iradesi’ vs de çözüm olmayacaktır…

Sonuç olarak; klasik monarşik iktidarları kötüleyip demokratik hukuk devletini yüceltmek derde deva olmuyor. Meşruiyeti monarktan alıp halka/çoğunluk iradesine vermekte öyle. Aristokrasiyi iflas ettirip bankacıyı emlakçiyi burjuvayı mülk sahibi ve söz sahibi yaparak göz boyamakta benzer.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir