Cahiliye Hamaseti

Cahiliye Hamaseti

Kelime Arapça kökenli. İnsan etkinliklerinde “coşku” dolu bir “istek” ön şartı veya tasavvurunu; burdan hareketle beşeri münasebetlerde tavır ve tarz olarak ‘ön almayı, cesareti, bonkörlüğü, kahramanlığı, atılganlığı’ ifade ediyor.

Öz olarak var oluşun anlamını ve amacı, şekil olarakta reel gerçekliğin ideal ile uyumunu gösteriyor..

Hz Muhammed zamanı cahiliye Arabında hamaset; “atalarının yolundan gitmek, tarihsel kahramanlarını taklit etmek, iyi bir hatip olup toplumsal hafızayı ve kültürü canlı tutmak, sayısal üstünlüğe ve servet çokluğuna sahip olmak, ittifaklar kurup güçlenmek, kerim olup eman vermek, yoksulu doyurup köle azad etmek, sözünde durup müttefiklerini korumak, savaşta kahramanlık göstermek ve ihtilaflarda uzlaşıcılık..”tır.

Bir Arap için bu vasıflara sahip olmak, böyle anılmak ve tarihe böyle geçmek, soyluluğun ve asaletin de göstergesiydi. ‘Onun için’ hamaset buydu..

Hz. Muhammed’in getirdiği dinde bu cahili hamasetin hiç bir anlamı, değeri ve karşılığı yoktu çünkü hamaseti zorunlu kılan tasavvur ve tavırların tümü ‘dünya ile sınırlıydı.’ Allah ve ahiretle bir bağı yoktu.

Allah, “sizin dünyada övünüp durduğunuz, var oluşunuzu gerçekleştirdiğiniz, aranızda bir üstünlük yarışına döktüğünüz tüm o hamasi düşünceniz, duygu ve tavırlarınız var ya, onların ahirette hiç bir karşılığı yoktur” buyurduğunda

Aklı dumura uğrayan, değerler dünyası yıkılan, var oluşunun anlamını yitiren, tutunacak tüm dalları kırılan, durduğu zemini kaybedip boşluğa düşen Arabın psikolojisini ve halini anlamak ne kadar mümkünse; onun inatla Allah’a neden düşman kesildiğini böylece kavramakta o kadar mümkün..

Hamasi düşünce ve tavırla, imani düşünce ile İslam olmak arasında zıtlık veya karşıtlık söz konusudur.

Cahiliye hamasetiyle irtibatlı olarak bahsedilenler içsel/enfusi olarak iman ile küfrü, tevhid ile şirki, ahiret inancıyla dünyaperestliği birbirinden ayrıştırdığı gibi; dışsal/afaki olarak teslimiyet ile nankörlüğü, dürüstlükle sahtekarlığı, doğru şahitlikle yalancı şahitliği, Müslümanlıkla münafıklığı, ahlaklı olmak ile ahlaksızlığı da karşı karşıya getiriyor..

İhsan, iman ve İslamın kemalata erişmiş halidir. Yani her ne düşünüyor, hissediyor ve yapıp ediyorsak tümünün, yalnızca Allah için olmasını ifade ediyor. Burda her şey bir şey içindir, o şey her şeyin anlamıdır, onun dışında başka hiç bi amaç güdülmez, ondan gayrısından hiç bi karşılık beklemez.

İhsan hali, iman/enfüs ve İslamın/afakın doğal bir sonucuysa her türlü ‘kavmi, milli, dilsel, ulusal, yurtsal, tarihsel ve kültürel’ hamasetin butlanını, reddiyesini gerektirir. Yerine, Allah merkezli, ahiret uzantılı başka bir bağlantıyı koyar. Çünkü birisi cahiliye diğeri İslam’dır.

Şu halde iki “şey” arasındaki fark, iki hale dayanak olan “şeyler” arasındaki farkla, buna bağlı amaç ve beklenti arasındaki farkla farklılaşır..

İki şey arasıda siyahla beyaz arasındaki fark gibi bir karşıtlık söz konusudur. Çünkü cahiliye hamasetindeki referans, değer ve karşılık, amaç ve beklenti dünya hayatıyla sınırlıdır. Müslümanlıksa ‘iman kaynaklı, Allah ve ahiret irtibatlı’ olarak ondan ayrışmıştır.

İki şey arasında görüntü benzerliği olabilir ama her hal ve şartta ‘varlığın, var oluşun anlamı’ ön şartıyla, anlam, değer ölçüsü ve ahlaki tutum olarak ‘özsel’ farklılık söz konusudur.

Şu halde bu ikisi “biz” ve “ötekini” belirleyen, tayin eden, ayrıştıran esaslı bir husustur..

Hak din ile batıl dinlerin, hak ile batılın birbirine karıştığı; batılın da haklılık taşıdığı; hak ile batılın bir arada ve birlikte yaşamasının doğallaştığı çağımızda “biz” ve “öteki” ayrışmasından bahsetmek,

“Sıradan insanlar” için “tüyleri diken diken eden” bir şeyden bahsetmek gibi bir şeydir. Bunun bilincindeyiz. Olsun. Hakka dayanan ve haklı olan için dert değil..

“Biz”, tarihte bize “ata” olarak gösterilen Hz İbrahim’e bakalım. Onun dininden olmayı, yolundan gitmeyi, ona benzemeyi, ondaki vasıfları kuşanmayı esas alalım. Hz Muhammed’in onun dinini ihya ettiğini, onda “bizim için” güzel örneklikler olduğunu bilelim.

Atamız Hz İbrahim kabaca üç vasfıyla öne çıktı: Kendileri aciz olanlar ilah olamaz.. Put kırıcılık.. Yegane ilah olan Allah’a dönmedikçe “ötekilerden” kopuş..

Cahiliye hamasetinin İslam’daki karşılığı nedir bilmiyorum ama iman kaynaklı “ahlak, sünnet, ihsan hali” dersem çok yanılmış olmam her halde.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir