Totemler ve Tabuları

Totemler ve Tabuları

Grek filozofisi, onun takipçisi aydınlanmacı ‘rasyonel aklın’ ve ‘eleştirel yaklaşımın’ bilgisine göre

Totem; tanrıyı, tabu; yasaklar dahil bu tanrının kurallarını ve ibadet şekillerini ve sembollerini temsil ediyor. Buna göre ‘dinler tabu’, din buyuranlar ‘totem’ oluyor.

Sosyolojik ve biyolojik evrim geliştikçe ilkelinden mükemmeline doğru bunlar da gelişim gösteriyor, isim ve şekil değiştiriyor.

İşte gök cisimlerine ve hayvanlara; şeytanlara ve meleklere; kabile şeflerine ve atalara; kutsanmış insanlara ve liderlere vs ‘tapanlar’

Taptıklarını özel bir güce ve ruha sahip totem yani ‘kutsal’ yani ‘tanrı’ kabul ediyor; totemler adına konmuş kurallar, yasaklar, ritüeller de uyulması gereken ‘tabular’ yani ‘dinler’ oluyor..

Anlatıya göre totem ve tabular, sosyolojik olarak ilkel kabile tarzı toplumsal örgütlenmeden gelişmiş modern toplumsal örgütlenmeye kadar tümünde, toplumsal kimliği, birliği ve düzeni sağladı; bireyin aidiyetine, üstünlük iddiasına ve anlam arayışına cevap verdi.

Bu bakımdan ‘önemli’ oldular..

Aydınlanma paradigmasında şekillenmiş mezheplerden Anarşizm ve Marksizme göre egemen sınıf, her çağda, geniş halk kesimini yönetmek, yöneticiye itaati ikna etmek ve sömürmek için her daim totem/tanrı ve tabu/din icat etti, eder.

Buna göre modern çağın totem ve tabusu ‘devlet’ ve ‘laikliktir.’ Devlet burda tanrıyı, laiklikse dini temsil ediyor.

Diğer mezhebi liberalizmde bu husus pekte önemli değildir; kim neye inanırsa inansın, neye ibadet ederse etsin ama siyasi ve ekonomik sisteme bulaşmasın.

Diğer mezhebi faşizmde önemli çünkü varlık gerekçesi ve tarihsel referans olarak olmazsa olmazıdır.

Diğer mezhebi muhafazakarlıkta modern zihnin inşa ettiği enteresan tanrılar ve dinleri var. Amerikalı muhafazakarla Avrupalısı, Türkiyeli muhafazakarla Hintlisi bu bakımdan çeşitlilik gösterir..

Grek filozofisi ve hümanist eleştirel yaklaşımı ilke edinmiş aydınlanmış akıl, varlık alemeni ‘kutsal’ ve ‘profan’ diye ikiye ayırdı. Kutsalı metafizik ve aşkın aleme, profanı şimdiye buraya ve fizik hayata has kıldı.

Dolayısıyla siyasi toplumsal hayatı ve kuralları düzenlerken kendi bilgi kaynağı ve biçimiyle ‘tek doğruyu’ temsil eder, ‘hakikati’ tekeline alır. Bu anlayışta bi şekilde tabu totem ilişkisini gösteriyor. Şöyle ki;

Modern çağın tabuları, çıkış sırasına göre liberalizm sosyalizm muhafazakarlık ve faşizmdir. Bunların kendi yasakları ve kuralları vardır. Şu halde bunların totemleriyse aydınlanmacı filozof ve bilimcileri oluyor..

Bu izahlara göre Batıda kapitalizm; Türkiyede Kemalizm; Mısırda Nasırizm; Hindistan’da Gandizm; (eski) Irak ve Suriyede Baasçılık; İsrailde Siyonizm.. birer tabu yani din olur, bu dinlerin de doğal olarak totemleri/tanrıları olacak..

Totem ve Tabu ilişkisi, gerek kavramsal olarak tanım tarif ve izah, gerekse toplumsal reel gerçeklik olarak Batı icadı olmasına rağmen ne hikmetse kendilerinde ‘ezeli ve ebedi’ tanrı din fikri yokken, üçüncü ülkelerdeki imalatlarında ‘ebedi’ totem ve tabular çok var..

Grek filozofisi, aydınlanma aklı ve bilimsel bilgisini kabul etmezsek ne olacak?

O vakit ‘nakli’ bilgiye yani ‘vahye’ dayalı akla itimat edip başka bir izah getireceğiz. Başka bir toplumsal siyasal düzenden ve kurallardan bahsedeceğiz. Bu durumda

Ortağı ve dengi olmayan; oğlu ve kızı olmadığı gibi başkasının oğlu ve kızı da olmayan; hiç bir şeye ihtiyaç duymayan; yegane ilah ve rab olan Allah ‘bir tane.’

Yaratan o, hayat veren o, rızıklandıran o, güvenliği ve geleceği tayin eden o, bu dünyayı geçici olarak var eden, dünyevi yaşantının nasıllığından ve buna göre akıbetten ve ebedi yaşamdan bildiren de o.

Bu Allah’ın Peygamberler vasıtasıyla öğretip gösterdiği din. Yani ferdi ve toplumsal yaşayışın düzenleneceği kuralları ve yasakları tanzim eden İslam. Din olarakta ‘bir tane.’..

Tevhid, bu manada ‘bir’leştirme ve ‘bütünleştirme’ demektir: Hem inanç olarak Allah’ın ‘bir’liğini; hem Ümmet olarak müminlerin ‘bir’liğini; hem siyasi ve toplumsal düzen olarak teşrii faliyetinin şeri dayanağının ‘bir’liğini ve bunların bütünlüğü temsil eder.

Şayet bu üçlü birlik tesis edilmemişse din, birleştirme niteliğini yitirmiş bozgunculuğa ve parçalanmaya hizmete koşulmuş olur.

Ki bunun adı ‘tekfircilik, hizipçilik, mezhepçilik, grupçuluk, manevi kabilecilik’ olarak ortaya çıkan parçalanmaktır. Tarihsel tecrübe de bunu kanıtlıyor.

Bu hal, dinin ‘bir’leştirici ve ‘bütünleştirici’ özelliğinin ‘parçalayıcı’ şekle sokulmuş halidir. Bu durumda ihtilaflarda kılıçlar çekilmiştir. Siyaset sınıfı ve egemen zümre, ortakları seçkin tüccarlarla ‘bir’ olup Allah’ı ve İslam dinini

Totem ve tabu inancı ve ilişkisine dönüştürmüş demektir..

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir