Parlamenter Demokrasi

Parlamenter Demokrasi

Kimin için, hangi sınıf için lüzumlu ve iyi bir siyasal rejimdir? Bakmayın öyle herkesin, her kesimin ya da ayırım gözetmeksizin halkın, yurttaşın, vatandaşın tümünün yararına en iyi rejim diye propaganda edildiğine.

Aldanmayın öyle serbest ve adil seçim, herkese oy hakkı yoluyla yüce parlamentoda temsil ve yüce yasama organı teşkil edildiğine. Kapılmayın orda ortak akıl, tartışma (dindarlara göre meşveret), çoğunluk oyunu alan yürütmenin tecelli ettiği güzellemesine. İkna olmayın icrayı denetleme, hesap verebilirlik, yargı bağımsızlığı vs takdimlerine.

Vaziyeti haklı göstermek maksadıyla yapılıp durulan ‘diktatörlüğün, saltanat rejiminin, kilisenin, şeriat hukukunun iktidar olduğu baskıcı, hesap verebilirlikten uzak, mutlak hükümran geleneksel siyasal rejimlere’ karşı daha iyisi olduğu için baş tacı ediliyor tekrarlarına..

Parlamenter demokrasi tek kelimeyle liberal ideolojinin, sermaye sınıfının, kapitalist serbest pazar ekonomisinin (soyguncu, kirli ve günahkar reel ekonomi), tefeci bankacı ve borsacının (mali ekonomi dedikleri) hükümranlığını sürdüren yegane siyasal rejimdir..

Liberal kapitalistler demokrasiden korkar. Normal demokrasiyi kendi menfaatlerine ve geleceklerine karşı bir tehdit olarak görürler. O sebeple demokrasiyi sulandırıp parlamenter olanını yücelttiler. Niye?

Normal demokrasilerde baldırı çıplaklar, ola ki, oy çoğunluğunu kullanarak kendi hükümetlerini kurabilir. Sermaye sınıfının tüm imtiyazlarını bitirebilir. Yasal korumalarını iptal edebilir. Onların haksız yere el koyup biriktirdikleri mülklerine el koyup asıl sahibi olan yoksullara dağıtabilir.

O sebeple bu türlü tehlikeli işler, parlamenter demokrasi yoluyla daha baştan anayasal teminat altına alınmış, kurumsal güvenceler sağlanmış, muhtemel açıklar sıkıca kapatılmıştır.

Bu garantiler sağlandıktan sonradır ki halkı ikna etme işi başlamıştır. Öcü olarak gösterilen monarşiler gitmiş, kulluk sona ermiş, köylülük terk edilmiştir. Yerine oy kullanan özgür yurttaş gelmiş, sanayide çalışıp para kazanma imkanı, kentli sivil yaşam başlamıştır. Daha nice ‘kazanımlar’ elde edilmiştir.

Burda ortaya çıkan hegemonik ilişki, ideolojik ikna yöntemiyle sağlanmıştır. Bu ilişkinin doğruluğunu ve güzelliğini kabul ettirenler aydınlanmacı büyücüler, akademik camia, partiler, medya, sanatçılar ve din adamlarıdır.

Tarihin sonu geldi, tek İdeoloji kaldı, o da liberalizm diyenleri ve bu dolmayı dünyaya yutturanları ve yutanları (İslamcılar başta) hatırlayınız..

İzah için özetlersek:
Modern toplum, çok karmaşık ilişkilerin, uzmanlık gerektiren işlerin, okuma yazma mecburiyeti getiren eğitimin ürünüdür. İnsanların, fonksiyonel bürokratik diktatörlüğün içinde oluşmuş, sofistike fabrika düzeni içinde kurulu sivil/seküler kentlerde yaşamaya mahkum edildiği bir toplumdur. O sebeple

Parlamentolar, seçimle gelen temsilcilerin toplandıkları, tartışarak ortak akılla karar aldıkları, herkesin menfaatini gözeten yasa çıkarttıkları, içlerinden çıkan hükümeti denetledikleri ve hesap sordukları vs merkezler değildir. Parlamento tarihinde bu hiç olmadı (meraklısı araştırabilir).

Parlamento üyelerinden yahut seçimle gelmiş temsilcilerden ne bekleniyorsa onların tümü parti bürokrasisinin işidir. Daha önemlisi, yasa yapma ve düzenlemeler uzmanlık gerektirdiğinden, uzman komisyonlar oluşmuştur. Komisyonlar uzmanlara muhtaçtır. Uzmanlarsa sermaye sınıfı çıkarlarını kollayan, onlara uygun bilgilenen bilim ve teknik uzmanlarıdır.

O halde parlamento denen merkezler, parti disiplini içinde hareket eden, liderlere bağlı, oylamalarda ‘kaldır indir’ komutuyla hareket eden temsilcilerden oluşmak durumundadır. Nerde kaldı tartışma, ortak akıl, herkesin yararına karar alma, yürütme organını denetleme, hesaba çekme.

Yargıya ne oldu denecek olursa, ehline agahtır ki yargı mekanizması iktidarların bürokratik mekanizmasıdır..

Parlamentolar; gerçekte uzadıkça uzayan tartışmalar ve gündem edilen meseleler nedeniyle normalde karar almamak için toplanılan siyasi merkezlerdir. Vazifeleri, siyasetin yalnızca burda yapılacağını göstermektir. Dolayısıyla temsilcilerin ya da üyelerin rolü, daha evvelden uzmanlarca alınmış, uzman komisyonlardan geçmiş kararları tasdikten ibarettir.

Parlamenter demokrasinin başkanlık sistemi/versiyonu da aynıdır; farklı sanılmasın. Başkanı eski kral yerine koyun; şu farkla ki başkanın kral gibi mutlak iktidarı yoktur, parlamento ile sınırlanmış iktidarı vardır. Parlamento ise yukarda özetlendiği gibidir.

Liberal demokratlar bu işin piri, asıl uzmanıdır çünkü bu rejimi kuranlar kendileridir..

Son bi şey; tarihin sonunda icat edilen ‘sürdürülebilir’ damgalı yeni kutsallar var;

Sürdürülebilir ‘kalkınma’; sürdürülebilir ‘demokrasi’; sürdürülebilir ‘ilerleme’; sürdürülebilir ‘istikrar’ vs.. Kendisi neydi ki onun sürdürülebilir olanı ne olacak.. “Yerseniz!”..

Bu yazıda saltanat rejimini, mutlak monarşiyi, teolojik temelli kilise/ruhban iktidarını vs savunuyor değiliz. Bir kötüden kurtulduklarını söyleyenlerin, ‘daha iyidir’ dedikleri başka bir kötüyü sempatik gösterdiklerini, böylece yağmurdan kaçan insanların doluya tutulduğunu hatırlattık.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir