Medrese Üniversite İkilemi

Medrese Üniversite İkilemi

Birisi klasik dönemin diğeri onun modern versiyonunun adıdır ama aslında, ikisi de bize göredir.

Teoride ikisi de ‘bilgi üretim merkezidir’.
Bilgi; mahiyeti, nedeni, niyesi gereği üretim biçimiyle, bilgi felsefesi ve politikasıyla, sosyal, tarihsel ve evrensel gerçeklikle irtibatlıdır.

Bilgi güçtür, iktidardır; doğrusunu söyler ve yaptırır ama baskıcı ve zalim yönetimlerin emrinde ve hizmetinde olmadığı sürece..

Bilginin bilgi olmasının şartı, özerk ve bağımsız merkezlerde, devlete mahkum ve muhtaç olmayan ehil ve adil insanlarca üretilmiş olması, hakikati söylemiş, doğruyu yaptırmış olmasıdır.

Medrese olsun onun son versiyonu üniversite olsun her ikisi de;

Görkemli binaları, muhteşem tefrişatı, dünya kadar alet edevatı ve kutsal personeliyle, ahalinin sırtından sağlanan dev bütçeleriyle müthiştir ama

Toplumsal ve siyasal gerçeklikten, iktisadi ve kültürel şartlardan, evrensel hakikatten ve tarihsel gelişmelerden kopuk merkezler olarak şöhretlidir.

Şöhretini ve kazancını halktan sağla, hizmetini devlete ve sermaye grubuna sun; adil mi diye sormazsanız ne güzel ‘iş’ değil mi?..

Bunların her ikisi de resmî devlet dairesi, rütbeleriyle kutsanmış devlet personeli, akıllara ziyan imkan ve desteklerle sınıfsal bir yapı hüviyetinden kurtulamamıştır.

Bu vasıflarıyla, bu şartlarda, bu geleneğin devamında ısrarla, işe yarar, sorun çözücü ve yol gösterici bilgi ve beceri üretiminden bahsetmek akla ziyan bi şey olurdu..

Günümüz Türkiyesinde hukuk fakülteleri, mühendislik, iktisat, işletme, siyaset, sosyoloji ve ilahiyat fakülteleri var değil mi, evet var; bunlar varsa

Ülkedeki adalet sorunu; teknoloji, üretim, finans, iktidar, paylaşım, yoksulluk, sefillik, ahlak ve komşuluk sorunları niye bitmez ve var o halde?..

Günümüz dünyasında muktedir, güçlü, kendi içinde hukuk bilir, görece adil, medeni ve müreffeh devlet ve toplumları, üniversite modelini

Bir zamanlar dünyaya her bakımdan öncülük ve liderlik yapan Müslüman toplumların medresesinden aldı.

900’lerde Lehler, 1000’lerde İtalyan ve Fransızlar.. Bi kaç yüz yıl sonra onlar erdi muradına biz çıktık kerevetine..

Akıl yapısı, düşünüş biçimi değişmedikçe; bilgi üretim sistemi ve politikası yenilenmedikçe; halkın sırtından bedava kazanılan geçim yolu terk edilmedikçe; aldığını verecek sorumluluk gelişmedikçe; devletin ve sermaye grubunun emrinden ve hizmetinden kurtulmadıkça

Biz daha çok medrese üniversite tartışması yapar; ezeli rekabet kaynaklı taraftarlıkla da kendimizi tatminle idare ederiz..

Bilgi üreten zihin ya da zihni kuran bilgi, fikir ve vücut olarak her şartta hakikatten yana tavır alıp devleti ve sermaye gruplarını hizaya çekmedikçe, yanlışa yanlış deyip doğrusunu gösteremedikçe, havanda su döğmeye devam.

Sahi siz bu tartışmada hangisinden yanaydınız?!

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir