Ne Kadar Yerli Ve Millisiniz Ya Da Yerli Otomobil

Ne Kadar Yerli Ve Millisiniz Ya Da Yerli Otomobil

1: İmparatorluklar çağı çok dinli, çok mezhepli, çok dilli, çok kültürlü, sınır tanımaz coğrafyalarda yaşayan ümmet temelli toplumsal grupların,

İslam ya da Hıristiyan dini egemenliğinde sultan ya da kralın dinden bağımsız siyasi hükümranlığı altında,

Kendi içlerinde kendi işlerini halleden özerk cemaatler, dini gruplar olarak bütünleştiği ve yaşadığı bir ümmet birliği ve bütünlüğü modeliydi.

Modern çağda Avrupa’da ve Amerika’da görülen kanton veya eyalet tipi siyasi idareler aslında,

Klasik dönemdeki din temelli ümmetin, imparatorluk temelli siyasetin yerine günümüzde, seküler temelli ümmetin, liberal demokratik temelli siyasetin yeniden üretimidir.

2: Sanayileşmeyle birlikte başlayan kentli, laik, sivil birey temelinde örgütlenmiş endüstriyel toplum aşaması,

Doğal olarak tek dilli, tek kültürlü, tek dinli, tek vatanda yaşayan ulus toplum yapısını ortaya çıkartmış,

Dolayısıyla siyasi iktidar, coğrafi sınırları tayin edilmiş aynı vatanda yaşayan ‘tanımlı’ ulusa has kılınmış, aynı ulus içinde başka bir ulus tanımı ve oluşumu dışlanmıştır. Siyaseten yaratılan öteki, ulusal sınırlardaki yerli ticari pazarı, üretim ve tüketim anlayışını da üretecektir

3: Ümmet toplum yapılanması çözülüp içinden ulus toplum ve ulusal pazar yapısı çıkartılırken en temel bi kaç husus zorunlu olarak eskiden kopmuştur:

A: İnsan teki bir dini cemaate bağlı mümin olmaktan çıkacak; dinden bağımsız sivil bireye, sivil topluma, sivil ulusa mensubiyetle yeni bir kimlik kazanacaktır.
B: Bilginin kaynağı, doğru anlayışı, hakikat tanımı ve reel sosyal hayat gerçekliği ilahi dayanaktan kopacak; doğruyu tespitte hakem kabul edilen akıl ve bilim temelli hakikat ve reel sosyal hayat gerçekliği hükümran olacaktır.
C: Şeriat ve ümmet temelli bağlılık coğrafya temelli yerliliğe, ulus temelli milliliğe dönüşecektir.
D: Varoluştan beri geçerli olan doğal serbest pazar ekonomisi, kapitalist nitelikli sermayenin, küresel pazarın ve paranın tanrılaştığı serbest pazar ekonomisine dönüşecektir.
E: Yerlilik ve millilik aynı zamanda hem ulus pazarını korumayı, hem yerli sermayedar ve marka yaratıp uluslararası pazarda boy göstermeyi ifade edecektir.

4: İleri sanayileşme aşamasında öne geçen uluslar belirli bir teknolojik eşiği aştıktan sonra emperyalist yayılmayı, liberal özgürlükçü serbest pazar ekonomisi modeliyle tüm dünyada etkin kılmayı becermiştir.

Bu bağlamda emperyalist ülkeler, dünya pazarında siyaset, iktisat, hukuk sistemi başta olmak üzere ticari ürün piyasasında da kendi markalarını yaratmayı, etkinleştirip yaymayı, pazarı ve piyasayı da tekelleştirip kontrol etmeyi becermişlerdir.

Böylesi bir dünyada, yerleşik reel şatlarda Türkiye’nin gerek siyasi gerek iktisadi gerekse hukuki alanda olsun, gerekse ticari alanda olsun kendine has herhangi bir markası oluşmamıştır.

Siyasi iktisadi ve hukuki tarafta olmayan markalaşma, ticari alanda ‘Paşabahçe şişecam’ ve ‘THY’ olarak bu başarıyı yakalayacakken, ilki emperyalist tezgahlarla, ikincisi partizanca yönetim anlayışıyla bu şansını sürdürmeyi imkansız kılmıştır.

5: Yerli otomobil sevdasıyla canlandırılan yerlilik ve millilik aşkını ve heyecanını bu açıdan değerlendirdiğimizde, politik manevrayı bi kenara bırakırsak gerçekçilikten koptuğumuzu söyleyebiliriz.

Küresel kapitalist serbest pazar ekonomisinde bırakın yerli siyaseti, iktisadı, hukuku, etnisiteyi, ticari piyasada dahi yerliliğin bir anlamı, dayanağı ve gerçekçiliği yoktur.

Her ne olursa olsun bir ürünün markalaşması için en az üç nesillik bir tarihsel geçmişe, köklü bir geleneğe, birikmiş bir tecrübeye, bilgi birikimi ve istikrarlı sürdürülen bir Ar-Ge’ye vs toplamda, kendi ahlaki kuralları ve oturmuş bir geleneğe ihtiyaç vardır.

100 yıllık cumhuriyet tarihinde (o da sembolik) tek partisi hariç, iki nesle dayanan hiç bir siyasi partisi olmayan bir Türkiye’de,

Bu düşünüş biçimiyle, böylesi tutum ve münasebetler arayışıyla, küresel şartlarda, her hangi bir alanda, dünya ölçeğinde kendine has bir marka üretiminden bahsedilebilir mi?

Olmaz diye bir şey yok ama uluslaşma aşamasına geçildiğinden bu yana, iktidara gelen her yönetici sınıfın ülkeyi yeniden yarattığını, kendilerinin vazgeçilmez olduğunu düşündüğü bu ülkede,

Devlete bağımlı zenginlikten bi türlü kurtulamayan embesil sermaye sınıfı yapısıyla,

İktidarlara biatlı sivil toplum yapısallığı ve sanayileşmenin ilk aşamasına takılı kalmış yerlilik ve millilik ideolojisiyle olmaz.

6: Yerlilik ve millilik, ulusalcılar ve milliyetçiler için bu küresel dünya düzeninde içe kapanıklığı, biz bize yeteriz bizden alası yok zihniyetini, modern kabileciliği, modern aşiretçiliği yeniden üretmeye tekabül ederken

Müslümanlar için, bu günkü reel sosyal ve siyasal hayatta karşılığı olmayan bir inancı varmışçasına düşünüp, tarihin dışından konuşmaya tekabül eder.

Bu günkü reel sosyal ve siyasal hayat gerçekliği içinde ‘bilinçlenen’ Müslümanın öncelikle bilincini sahihleştirmesi, sonrada kendi sosyal ve siyasal hayat gerçekliğini üretmesi lazımdır.

Bu da olmaz bir şey değildir; olmasını istemek ilk şart, nesillere sari ahlaki geleneğini üretmek ve dahası için çabalamak ikinci şarttır.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir