Kalpler Niye Mühürlenir

Kalpler Niye Mühürlenir

1: Küfür, kalplerin derinliğine işlediğinde hidayet için dönüş imkanı kalmamıştır.

Ebu Leheb örneğini düşünelim; Allah, daha sağlığında bu (adam ve karısının) tipolojinin cehennemlik olduğunu ilan etti. Adamı değil, adamı bu duruma düşüren sebepleri anlamak lazımdır.

2: Allah; bu türlere, geçmişte yaptığı iyiliklerin karşılığını bu dünyada fazlasıyla verir, ta ki iyiliklerinin karşılığı bitsin, ahirete sadece küfrü ile gelsin diye.

İnsanlar dışardan baktığında bu işin hikmetini anlayamaz da ‘basar isyanı’, bu ne iştir der sızlanır durur.

Firavun’un toplumundan koparak muhkem mahalde evlerini ayırıp bağımsız cemaat olan Musa ve tabiileri, süreçte başlarına gelenlerden sonra

Ötekilerin artan serveti ve serbestliği karşısında kendilerinin dar bi mahale sıkışıp yoksullaşması sürecinde ‘Ya Rabbi bu ne iştir’ tarzında Allaha serzenişte bulunmuşlardı ya,

Tıpkısı boykot zamanı Mekke’de olmuştu; Muhammed ve arkadaşları da benzer bir duruma düşmüş, içlerinden bazıları ‘bu hal ne iştir, kurtuluş ne zaman’ demişlerdi ya;

İki hal de ‘İsra yürüyüşü’ ile neticelenecekti. Her şeyi bilen Allah kullarının tahammül sınırlarını da bilirdi.

3: Bu işin bi de tersi vardır. Hakikaten Müslüman olan kişi, aynı zamanda günahları da olan kişidir.

Allah, böylelerinin arınmasını ister; bu sebeple onları ‘sıktıkça sıkar.’ Ta ki günahları bitsin, ahirete yalnızca imanıyla gelsin diye.

Musa’ya tabi olanlar tam olarak arınmadığı için çöllerde dolaştırıldı; Muhammedin ashabı tam olarak arındığı için Allah Yesrib’i verdi onlara, onlar da Yesrib’i Medine yaptılar.

Burda bi çok hikmet var; ikisi önemli, cahiliyeden kopup ayrışmak, bu süreçte başa geleceklerden dolayı sabredip arınmak..

Arınma sürecinde kişi kendi içinde tezat yaşayabilir, dışardan bakanlar bu ‘ne biçim iştir’, ‘güvendiğiniz Allah nerede’ der ya ‘hani.’

Biz bu işler niye böyledir bilmez anlamayız ama sızlanır dururuz ya hani..

Bizim hayır gördüğümüzde şer, şer bildiğimizde hayır vardır; biz bilmez anlamayız ne nedir, niyedir ama Allah, her şeyi hakkıyla bilir. O, adildir. Biz hak etmişizdir. O sebeple Hem intikam alıcıdır hem bağışlayıcıdır. Biz ona güveniriz.

4: Bu dünyada varlık sebebini kim neye bağlıyorsa varlığını ona adar, onun için var olur, onun uğrunda koşturur durur, gerekirse de canını verir.

İman edip amellerini salihleştirenler, imanının lezzetini tadanlar (muhsinler) yalnızca Allaha inanıp güveneceği için başına her ne gelirse gelsin halini değiştirmez; isyan edici değil şükredici olur. Bilir ki kendisi için adil olan hal budur.

Süleyman ile Eyyub’u düşünsene bi; ikisinin imtihanı çok farklıydı ama ikisi de sınandıklarının bilincindeydiler;

‘Bu bir imtihandır, bakalım şükür mü edeceğiz yoksa isyan mı’ diyorlardı. Onlar ne muhsin kullardı öyle.

5: Ebu Leheb’e gelince; bilinmeli ki bu adam tipi hiç bitmez; hep ortada, gözler önündedir. Bunlar genelde ‘“servet ve sayısal çoklukla” övünen, bunlar için var olanlardır, ileri gelenler ve yöneticiler olarak bilinirler.

Bunların karekteri bu iki çokluğa sahip olmak için didinmek, olmadık numara çekmek, elde edince de övünüp ‘üstünlük sağlamak’; her şeyi bu merkezde düşünüp menfaat temelli ilişki kurmaktır.

Küfrün kalplerinin derinliklerine işlemesinin sebebiyse, ‘cahiliye düzeninin cahili olmalarıdır’; dolayısıyla halkı üstünde baskı kurmalarını, topladığı vergilerle üstünlük sağlamalarını temin eden düzenleri; düzenbaz, yalancı, haksız, zorba, zalim ve münafık kişilikleridir.

Bunlara istedikleri imkanları ve fırsatları sağlayan düzen tarihin her zaman diliminde ve toplumsal şartlarında görülen ‘cahiliye düzenidir.’

Bunların çoğu Allah’ı inkar etmez ama başka rabler ve ilahlar edinirler; Allahı her işlerine karıştırmazlar.

İşte Peygamberler bunlara itaat etmedi, bunların düzenlerini (dinlerini) küfür olarak ilan etti. Bunlarla çatıştı.

Aç gözünü seyret; cahiliyeden misin İslamdan mi? Hangi dinin düzeni üzeresin?

6: Ebu Leheb’i Ebu Leheb yapan, onu hidayete geri dönülmez eşiğe getiren şey şudur:

Bir gün yeğenine, iki elini de açmış vaziyette ‘senin dinine girersem (düzenine dahil olursam) bana ne var’ diye sormuş,

‘Herkese ne varsa sana da o var’ cevabını alınca, ellerine üfürmüş, küfrederek ordan ayrılmıştı.

Bu adam Allaha inanıyor, kavmi gibi İbrahimi dinden kalan, içinde şirk ve hurafe karışık ibadetleri de yapıyordu. Onun ibadetleri bu gün bizim kavmimizin de yapageldiği ibadetlerdendi.

Ey qari, anlayabildik mi cahil, cahiliye nedir? Kalpler niye mühürlenir?

Musa bir süreç sonunda evleri niye ayırdı, Muhammed, aynı şekilde Abdulmuttalib’in arazisine niye çekildi;

Cahilden ayrışma, cahili düzenden radikal biçimde kopuşu ya? (Bu kopuş tüm peygamberlerde var.)

Kavrayabildik mi Allah niye adildir?

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir