Bildik Türkiye İşte

Bildik Türkiye İşte

1: Modern çağda ‘görüntü’ ile ‘gerçek’ aynı değildi; görüntünün arkasındaki gerçeği bulmak için bilime, bilimsel verilere ihtiyaç vardı. Dikkat isterdi.

2: Kemalizm denenin aslında orijinal bir şey olmadığını; onun Fransız devrim ilkelerinin, Alman ulusalcılığının, İngiliz endüstriyel toplumsallığının karışımı yerli bir versiyonu olduğunu,

Sovyetlerin, Batı kökenli kapitalist emperyalist yayılmaya karşı rekabet için ulusal bağımsızlık mücadelelerini destekleyen ideolojik söylemin Türkçesi olduğunu,

Bilmek böyle bir şeydi; mazlum dünyaya örnek olma söylemleride o görüntünün etkili bir parçasıydı.

3: Modern dönemden post-moderne geçiş aşamasının şartlarının iktidar imkanı tanıdığı AKP’nin sloganı ‘adalet’ ve ‘kalkınma’ydı.

Görüntü ile gerçeğin farklılığını bilmek için bilimsel veriler yeterliydi ama partinin, daha önce dışlanmış, horlanmış, sadece vergi mükellefi yapılmış geniş halk kesimlerinde yarattığı heyecan ve aldığı oy desteği, gerçeği örtüyordu.

Şimdilerde AKP’den ayrılan, parti kuran ve kurma teşebbüsünde bulunanların tekrarladığı vaadler ‘adalet’ ve ‘kalkınma’ vurgusu temelli.

Yani kimileri için gerçeğin hiçte göründüğü veya sanıldığı gibi olmadığı eski AKP’lilerce ortaya çıkartılıyor.

3: ‘Yeni’ kurulan ve kurulacak olan partiler AKP’nin var olduğu zaman ve şartlardan farklı bir zaman ve şartlarda kuruluyor.

Bunların zamanı ‘post-yapısal’ bir zaman, sosyal siyasi ve iktisadi şartlar da dolayısıyla farklı.

Bu zamanda ‘görüntü’ ile ‘gerçek’ aynıdır; nasılsanız öyle görünürsünüz.

Bu dönemde toplum artık dijital toplum; dünya artık başka bir dünyadır. Bu şartlarda ‘teknoloji’ belirleyici unsurdur.

Dolayısıyla gerçek, göründüğü gibidir. ‘Teşhir kültürü’ esas; gerçeği yeniden belirleyen ‘imaj’ her şeydir.

Toplumsal farklılaşma ‘ya bizden yana ya da karşıdan’ gibi keskinlik taşır.

Dolayısıyla ya eski tecrübeden yada biraz siyaset bilgisinden hareketle aslında ‘yeni’ olanın ne olduğunu bilmek kolaydır.

Misal olsun diye ‘sürdürülebilir’ kelimesine dikkatinizi çekelim; neyin ‘sürdürüleceğini’ kendileri söylüyor. Yani ‘eskiyi’ bilenler için ‘sürdürülebilir’ olan ‘yeniyi’ tanımak hiçte saklı gizli değildir.

5: ‘Gelecek’ partisi adını alan ‘yeniler’ için başka bir hususa dikkat çekmek gerekirse;

Ademin oğulları ve kızlarından çoğu tarih içinde ‘tanrı’ rolünü oynamayı pek sevdi.

İnsanın geleceğe uzanan bir ‘söz vermesi’, bir ‘vaadde bulunması’ aslında bu günden, geleceği tayin etmesi, denetlemesi, gelecekteki şartlara ‘hükmetmesidir.’

Bu aynı zamanda gelecekteki şartları, zamanı ve mekanı ‘belirleyeceği’; ‘kontrol edeceği; ‘verdiği sözü tutabileceği’ kudrete ve güce sahiplik anlamını da içerir. Tanrılık burda devreye girer.

Oysa biz biliyoruz ki,

Zamana, mekana, şartlara ve insanlara da hükmeden yalnızca Allah’tır ve ancak, Allah verdiği sözü tutar, vaadini yerine getirir. İnsanlar değil.

5: Velhasıl Türkiye’de işler böyle yürüyordu; dışarda bi şeyler oluyor, içerde ona uygun kıpırdanmalar başlıyordu.

Kemalisti de milliyetçisi de muhafazakarı da; liberali de sosyalisti de; demokratı da laiki de benziyordu birbirine. Şu farkla ki birileri hep ‘Osmanlı’ydı işte!

Bilinmesi gerekir ki ‘bunlar’ yeni zamanda ‘cümleten’ değişecek ve dönüşecekler çünkü, belirleyici değil belirlenen oldular 200 yıldır. Bu da bizim ‘gaipten’ haberimiz olsun!

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir