Postmodern ‘Müslümanlar’

Postmodern ‘Müslümanlar’

1: Son günlerde ‘düğün, mevlit, doğum ve yaş günü, evlilik yıldönümü kutlamaları; toplantı mekanları ve halleri, giysi ve eğlenceleri, ev mimarileri’ vs dolayısıyla zengin ve itibarlı Müslümanların kamuoyuna yansıtılan görüntüleri, epey bi tartışma konusu oldu.

Kimileri bu hallerin Müslümanlığa yakışmadığından bahsederken kimileri de görgüsüzlüğe, kabalığa, sonradan bulmaya, gösterişe bağladılar işi.

İki izah türüde bir gerçekliğe dayanıyor fakat bu gerçeklik asıl meseleyi görmemizi engelliyor. Zengin Müslümanların günlük hayatlarından sunulan şatafatlı kareler aslında

Aynı şartları taşıyanlardan çoğu nasılsa, bunların da aynı olduğu gerçeğini örtüyor. Şöyle ki;

Son 60 yıldır diyelim hükümranlığını ilan etmiş ‘Post-yapısal, Post-Marksist, Post-modern’ teşhir kültürüne biat edip teslim olmuş bütün herkes neyse,

Müslüman görünenlerden statü ve varlık sahipleri de aynıdır; lükse ve şatafata düşkün herkeslerden birileridir. Çünkü bu herkesler sahip oldukları şeyleri elde ederken ne pahasına onlara sahip olmaları gerektiğiyle ilgili bir hassasiyetleri kalmamıştır.

Mevlana’nın o meşhur sözü dahi anlamını yitirmiştir zira o sözün bağlamı değişmiştir. Artık herkes olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak durumundadır, bunda bi gariplikte yoktur.

Niye böyledir?

2: Yeni dünyanın kültürü bir ‘gösteri ve teşhir kültürüdür’, bu kültürde ‘imaj’ her şeydir; öylesine ki imaj, gerçekliği yeniden belirlemekte, rolleri yeniden tanımlamakta, herkes kendine uygun role girmektedir.

Buna göre vücudunuzdan başlayarak cinsiyetiniz, tipiniz, şekil ve şemaliniz, giysiniz ve takılarınız, yeme içme ve eğlenceniz vs yeni imajınızla bütünleşmeli; ahlakınız, iffetiniz, adaletiniz, vicdanınız, dostluğunuz ve düşmanlığınız yeni rolünüzle uyuşmalı. Bu hal cümle aleme teşhir edilmeli.

Farkındalığınızı, statünüzü, size has kişiliğinizi, aidiyetinizi, mensubiyetinizi dahi böyle göstermelisiniz..

Anokranikleşme

3: Bilimsel bilginin ‘tek doğru’ olduğu modern dünyada, modern tarih ve toplum aşamasında ‘görüntüyle gerçek’ aynı değildi.

Gerçeği bulmak için hakikati bilmeye, gerçeğin dayandığı hakikati kavramaya ihtiyacınız vardı çünkü iktidar sahipleri, iktidar sınıfı herkesi aldatıyordu.

Gerçeği görüntüyle gizleyenler, iktidar sahiplerinin suç ortakları, ideolojik ikna büyücüleriydi; akademisyen, sanatçı, politikacı, medya, tüccar, ruhban bu işlerde vazifeliydiler.

Modern dünyanın kendince bir değerler sistemi vardı; anlam, totalite, merkezilik, kamuya kapalılık, mahremiyet, adanmışlık vs o sistemle bütünleşmişti.

Post-modern aşamaya geçildiğinde o tek doğru ‘çoğulculaştı’; sabitliğin yerini anlık ve geçicilik aldı; değerin yerini değersizlik; merkeziliğin yerini merkezsizlik; genelliğin yerini tikellik; adanmışlığın yerini haz aldı.

Doğal olarak vücut başta her şey teşhirlik oldu; anlık hazza ve tüketime yönelindi. Artık kim neyse, nasılsa, göründüğü gibidir.

Birileri

4: İkide bir haysiyetten, şereften, ahlaktan, adaletten, liyakatten, özgürlükten, anlamdan, itibardan vs bahsedip durur ya,

Bunlar yaşadıkları sosyal gerçekliğin ya farkında değil yahut takılarak ‘nerede o günler’ diye nostaljik takılıyorlar. Çünkü o değerler klasik tarih ve toplum aşamasının ilahi dayanaklı değerleriydi, modern dönemde terk edilmişti.

Tarih ne diyor

5: Modern anlatıya göre tarihin sonu gelmiş, tarihsel ve toplumsal aşama zirveye ulaşmıştır; teşhir kültürü ve imaj devri buna ikna olmuşluğun, buna göre de şekillenmişliğin göstergesidir.

Başka bir tarihsel ve toplumsal hayat şablonu olmayanların cenneti bu dünyada kurmalarından, mutluluğu ve iyiliği bu dünyada tatmalarından doğal ne olabilir ki?

Cenneti ahirette bulmayı umanlar, öldükten sonra hesap verecekleri bilinciyle hareket edecekleri için teşhir kültürüne, imaja uygun rol şekillenmesine itibar etmezler çünkü bunların uyacağı sabit değerleri vardır.

O sabiteler öncelikle sahip olunacak şeylerin nasıl sahip olunacağına sınırlama getirir; kazancı ve harcamayı kendince düzenler; vücut üzerinden harama izin vermez. Dolayısıyla

Tam bir ‘riya’ kültürü olan, ‘teşhiri’ kutsallaştıran, ‘vücut’ üzerinden her tasarrufu insana bırakan, ‘imaja’ göre şekillendiren bu kültür; bu sosyal tarihsel aşamanın şirkidir.

Şu halde, herkeslerden birileri olmayı sorun etmeyenler, İslami kuramları ve değerleri meşruiyet aracı yaparak fesat üretimine alet edildiklerinin farkında olmalı. Herkesin içinde herkes gibi yaşayarakta dünyadaki süreyi doldurup gitmek Müslümanca olmamalı.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir