Barış Dini İslam Safsatası

Barış Dini İslam Safsatası

1: İslamın barış dini olduğu söylemi, modern çağda yeniden yapılanmış toplumsal örgütlenmenin, yenilenmiş ekonomik ve siyasal kurumsal düzenin şartları mucibince üretilmiş bir icattır; tersi, İslamın mutlak savaş dini olduğu manasını içermez.

İslam, şeri/haklı bir gerekçe icap ettiğinde savaş dinidir, kendi barışını kurduğunda sulh dinidir. Bu iki şey, İslam milleti ve İslam devleti var olduğunda geçerli bi gerçekliktir..

2: Klasik toplumsal örgütlenmede ve siyaset düzeninde fetih/savaş anlayışı geçerli ve lüzumluydu;

İslam devleti, dini Allaha has kılmak yani toplumsal ve siyasal sistemi yalnızca ilahi buyruklara dayandırmak, bunun gerçekleşmesi içinde tağutları/zalimleri/zulüm düzenlerini yıkmak, yerine İslam barışını/düzenini/adaletini hükümran etmek için cihad yapardı;

Kafir devletse, toprak kazanmak, köleleştirmek, sömürmek, güçlenmek, yönetimin namını yüceltmek, imparator olmak için savaş yapardı.

İslam devletinde yönetici takımı “vergi memuru”, “mağlupların dinini değiştirme vazifelisi” değildi; kafir devletin yönetici takımı haraççı, küfrün mesihiydi..

3: Modern çağdaki toplumsallıkta ve siyasette sanayileşme sonrası serbest girişimcilik, kapitalist üretim tarzı, sınırlar ötesi ticaret, emperyalist yayılma ve mali sömürü, tüketim toplumu esas oldu.

Tarihin bu devresinde İslam devleti olmadığı için uluslararası küresel küfür sistemi tek kaldı, her tarafa yayıldı, etkinleşti.

O, bu şartlarda savaş istemez barış ister; fetih istemez serbest ticaret ister; tevhidin Allah’ını değil sermayenin Tanrılığını yüceltmek ister; pax-İslamo değil pax-Amerikano düzeni ister. Dolayısıyla fesadın hükümranlığını üretir ve yaşatır.

4: İnsanlık tarihinin bu zaman diliminde, toplumsal, ekonomik ve siyasal şartlarında;

Her ülkede nüfusun özelde %1’i genelde %5’i elit sınıftır; bunlar siyasi iktidarı tekelleştirmiş; ekonomik olarak imtiyazlı kılıp desteklediği ve desteklendiği zümresini oluşturmuş; yasal olarak fırsatlar ve imkanlarla desteklenip korunmuştur. Geri kalanlar köleleştirilmiş; fırsatlar ve imkanlardan mahrum edilmiş; yoksunluğa ve yoksulluğa mahkum edilmişlerdir.

Uluslararası toplum, hukuk, istikrar, barış denen, bu sistemi ve düzeni ifade eder. Dolayısıyla ve bu şartlarda,

Her kim İslam ‘barış’ dinidir; Medine sözleşmesi temelli siyasal “çoğulculuktur”; Medine “medeniyettir-esenlik yurdudur”; dinden bağımsız kendi başına bir kategori olan tanrı devletin “dini adalettir” vs diyorsa;

Kapitalisttir; liberaldir; hümanisttir; laiktir; tarihselcidir; pozitivist aydınlanmacıdır. Dini; vicdan işi bireysel bir inanç, ibadet ve ahlak yapmış, kitap ehli olmuştur.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir