Sadece Kur’an Diyenler

Sadece Kur’an Diyenler

1: Şayet iman etmek istiyorlar; yaratılış, varlık, varoluş, ölüm, ahiret, hesap, melek, vahiy, kitap, peygamber, Allah, ilah, rab gibi iman unsurları hakkında hakikati öğrenmek istiyorlarsa bir mesele yoktur; habire okusunlar, kendilerini şuurlandırsınlar.

Ama o iman şuuruyla nasıl Müslüman olunması gerektiğini peygambere bakarak öğrenecek ve görecekler, onu takip edip rehber edineceklerlerdir. Çünkü;

İman unsurlarının toplumsal hayatla bütünleşmesi, Kur’an’ın hayat kitabı olarak ahlak edinilmesi bir tek bu yolla gerçekleştirilebilir. Bize, onda sizin için güzel örneklik var diyen Allah’tır.

2: İman etmenin ilk şartı; şirkten, şirk unsurlarından arınmaktır. Bu somut olarak sosyal, iktisadi, mesleki, kültürel ve siyasal toplumsal hayatta neye tekabül eder, onları bilmek ve tavır almaktır.

Müslüman olmanın ilk gerekleri haramlardan, günahlardan, kötü huylardan ve haksızlıktan tezkiye etmektir. Bunun toplumsal hayattaki münasebetlere yansıması, başka bir insan tipine/takva dönüşmektir.

Bu iki husus ancak Peygamberi takip etmekle, onun bu işleri nasıl gerçekleştirdiğini görüp onun gibi yapmakla mümkün olur. Hatırlanmalı ki peygamberler sihirbaz değildi, melek olmadıkları gibi hitabetleriyle gönüller fetheden birileri de değildi; Kur’an’ın övdüğü salihler peygamberlere bakarak salihleştiler.

3: İslam dininde hiç bir imani kaide sadece soyut ve afaki, düşünsel, zihinsel ve içsel bir mesele olmadığı gibi, teoloji ve metafizik konusu da değildir.

Kur’an, insanın hem enfusi/nefsi/içsel/imani halini ve hem de afakını/ufkunu/dışsal/tavır/muamele tarafını birlikte düzenler.

Dışsal taraf ferdi, ailevi, komşuluk, mesleki, iktisadi ve siyasi hayattaki tutum, davranış ve münasebetlerdir; iman kaynaklı değerlerle düzenlenir. Peygamber bunun nasıllığını gösteren örnektir.

4: O Peygamber ki işi gücü Kur’an okuyan bir hafız, ona buna ayet açıklayıp duran bir vaiz, ayet tefsirleriyle ve kelimelerle oyalanıp duran bir tebliğci değildi.

O Peygamber ki asla kurtarıcılık misyonuna soyunmadı; sadece ‘kurtulan kendisi için kurtulur’ dedi; kurtuluş yolunu gösterip kurtulmanın örnekliğini gösterdi. Kim ne yaparsa kendi lehine ve aleyhine yapar dedi; insanlar da ona bakarak kurtuluş yolunu gördüler.

O Peygamber ki ’rablerinin davetine icap edenlerle’ (şura 38) bir cemaat kurdu, iktisadi bağımsızlık sağladı (kardeşlik), bağımsız bir siyaset izledi (şura 39-42), hak değerleri duyurup uyguladı.

Bunları yapıyorken herkesten yapageldikleri işlerininin tümünü tek bir ilaha ve rabbe göre düzenlemesini istiyordu; o bunları duyurup yaptıkça reddedenler çıldırdı; bu sebeple

Sövüldü, iftiralara uğradı, dövüldü, öldürülmek istendi, yurdundan çıkartıldı. Düzenimizi bozuyor, fitne çıkartıyorsun ithamına maruz kaldı.

Oysa onun kimsenin malında, canında, namusunda gözü olmadı. Bunlar için var olmadı. Bunların peşinde de olmadı.

Bu sebeple kendisine teklif edilen iktidara, servete, güzel kadınlara tenezzül etmedi çünkü bu teklifler, haramın iktidarına, fesadın yayılmasına karşılıktı. O sebeple;

Uzlaşmadı. Hicret etti. Devlet kurdu. Mekke’de uygulananlar dışında devlet unsuruna ihtiyaç duyulan diğer hükümler geldi. Allah’ın ismini yüceltti/hükümlerini uyguladı. Elde ettiği güçle Kur’an ahlakını uyguladı ve adaleti ayakta tuttu. Anlaşmalar ittifaklar yaptı. Savaşlar barışlar yaptı. Zalimleri devirdi. Devletler yıktı.

Bu süre boyunca haramlar helaller, yasaklar sınırlar koydu. Hakkı üstün tuttu. Adalet dağıttı.

4: İslam dini ne Yahudilik ne de Hıristiyanlık dini gibi bozulmuş bir din değildir; son gelen kitap korunmaya alınmıştır. Dolayısıyla Müslümanlık, elllerinde kitapları olduğu halde sapanlar ve dalalete düşenlerin yolundan gitmek değildir.

Kur’an bu durumu daha ilk suresinde hatırlatır.

Kur’an; ferde, hayata, toplumsal yapıya, sosyal ve siyasi düzene haramlarla ve helallerle müdahale eder. Müdahale ‘ben Müslümanlardanım’ diyenlerin elleriyle yapılır. Bunun nasıl olacağını sadece peygamberden öğreniriz.

Her kim Peygamberi yok sayarak, tarihe havale ederek, birilerini öne onun çıkartıp sünnetini, birilerine veya üç beş zayıf hadise işaret edip onun hadislerini iptal ederek yalnızca kitap bana yeter diyorsa;

Ellerinde kitap olduğu halde sapanlardan ve gazaba uğrayanlardan ibret almamış demektir.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir