Toplumsal Düzen Toplumsal Din İlişkisi

Toplumsal Düzen Toplumsal Din İlişkisi

1: Toplumsal örgütlenme veya toplumsal yaşam biçimi ile toplumun ideolojisi veya toplumun dini arasındaki ilişki önemlidir.

Bu ikisinden hangisi hangisini üretir sorusu, tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıktı sorusu gibi cevabı olmayan absürt bir sorudur çünkü;

Bunlardan biri olmadan diğeri olmaz, birbirlerini tamamlar, birbiriyle bütünleşir..

Türkiye’de yaşayan toplumun bu çağda dini ideolojisi neyse yaşam biçimi de odur. Birliğini bütünlüğünü, değerlerini vicdani hasletlerini, ahlak ve adalet uygulamalarını; politikasını, ticaretini, mesleki hayatını, sanatını, edebiyatını, komşuluğunu, aile yapısını vs tüm ibadetlerini dinlerine göre düzenliyor.

Bu husuların anlaşılması icap ederse toplumsal yaşamın fotoğrafının böyle çekildiğini, reel sosyal ve siyasi gerçekliğin böyle okunduğunu bilmek gerekir; bu reel gerçekliğin dayandığı hakikat böyle tespit ediliyor.

2: O halde şu soruyla anlamı sahihleştirelim: Bir toplumun her bakımdan örgütlenişi yahut toplumsal yaşam biçimi ile dini/ideolojisi birbirine uyum sağlamazsa ne olur?

Toplumsal siyasal düzen denen şey bozulur; karşılıklı güven biter dayanışma çöker; istikrarsızlık ve çelişkiler etkinleşir; parçalanmalar ve kendi başının çaresine bakmalar baş gösterir; çatışmalar çıkar; kaos oluşur; kurtlara bulanık hava oluşur; iç savaş boy gösterir.

Ta ki toplumsal maliyeti ve faturası çok ağır çıkacak yeni bir düzen kurulana, yeni örgütlenme ile yeni ideolojinin uyum sağlamasına kadar.

Burada düzenin kendisinden bahsediyoruz o düzenin neye dayandığından, hak mı batıl mı olduğundan değil.

Kaosun sorumluları politikacılar, adalet bürokrasisi, bilim çevresi, medya, iktisadi güç odakları kadar halkın kendisidir de çünkü, onlar istemeseydi kaostan beslenenler, kendi çıkarlarını toplumun menfaatlerinin önünde tutanlar fırsat bulamazdı.

3: Katliamdan sonra Yeni Zelanda halkı ve yöneticileri bu bakımdan ibretlik dersler veriyor; anlayana.

Müslümanların yoğun yaşadığı coğrafyada İslamı babasının mirası, kendisinin özel mülkü sanan çağdaş bağnazlık, uzak yakın tarihten ibret almadı, almamakta ısrarlı!

4: Son bir şey daha:
Modern demokratik ulus devletleri burjuva sınıfı kurdu; bu sınıf politikacılardan bağımsız özerk bir sınıftır; üretir, icat yapar, etik kurallar koyar, içeriye ve dışarıya satar, riske girer, kazanır, kazandırır; kendi lehine de olacağı için topluma etik kurallar/düzen katar. Görece özgürlük sağlar, eğitim ve refah düzeyini yükseltir, istikrarı korur.

Rantçılık burjuva sınıfının karekteri değildir; bu iş vurguncu ve talancıların işi ve ahlakıdır. Etkinleşir ve yaygınlaşırsa toplumsal dayanışmayı ve güveni çökertir. Çünkü rantçılığın etiği olmaz; sadece fırsatçıdır.

Bir ülkede yahut modern toplum yapısında burjuva sınıfı özerk değilde politikacılara bağlı besleme bir sınıfa dönüşmüşse yolsuzluk, yoksulluk, adaletsizlik o toplumu çürütür.

Batı toplumlarındaki istikrar ve düzenin en temel özelliği, toplumsal yapılarıyla toplumun ideolojisinin birbiriyle uyum sağlamasındandır.

Batıdan ithal edilen ideolojilerle yeni bir toplum yaratmaya kalkışan Doğulularınsa en büyük eksikliği ve sorunuysa iki şeyin uyumsuzluğundan kaynaklıdır.

Bu Yazıyı Paylaş

Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir