Kurtarıcılık Ve Uyarıcılık

Kurtarıcılık Ve Uyarıcılık

1: Kurtuluş teolojisi yahut ideolojisi Grek felsefesi, Roma hukuku, Hıristiyan ahlakı üçlüsünün insanlık tarihinde inanç olarak etkisi yaygın ve güçlü bir kabule dayandığı söylenmeli.

Kurtarıcılık; Hıristiyanlıkta, uhrevi temelli mesiyanik yahut misyonerlikle yaygınlaştı, bunun karşıtı olarak benzerini üreten aydınlanmacılarda, bu dünya hayatıyla sınırlı mesiyanik sekülerliği etkin kılıp yaygınlaştırdı.

Hıristiyanlıkta papaza suçunuzu ‘itiraf’ ediyor rahatlıyorsunuz, o da sizi Rab İsa mesih namına affediyor. Böylece günahlarınızdan kurtuluyor, ahiret cennetini kurtarmış oluyorsunuz.

Rönesans ve reform çağından sonra papazlardan rol çalan modern düşünce/paradigmanın icat ettiği liberalizm, muhafazakarlık, sosyalizm ve ulusçu ideolojiler insanlara dünya cenneti vadediyor, dünyanızı kurtarıyor. Bunlardan birine dahil olduğunuzda siz iyi, müreffeh, konforlu, haz alacağınız bir fizik/dünya hayatı garanti ediyorsunuz..

2: Tarihi tecrübe gösterdi ki kurtarıcılar değişse de kurtarıcıların elinden kurtulmak zorlaştı.

Bu tıpkı tefecinin eline düşmüş tüccar misali gibidir; tefeciler de kendilerince kurtarıcıdır, zor duruma düştüğünüz için ona müracaat ediyorsunuz, o da mesiyanik davranarak sizi o durumdan kurtarıyor. Günü/dünyayı kurtardığınızı düşünüp sevinirken daha sonra onun elinden kurtulmak için çabalıyorsunuz. Çoğunlukla da her şeyinizi kaybetmiş olarak ortada kalıyorsunuz..

3: Kurtarıcı mesiyanik düşünce Müslüman milletin bünyesine Orta Asya şamanizminden, Hint Pers mistizminden, Anadolu Hıristiyan çileciliğinden vs girmiş, tasavvuf namıyla mürit, mürşit, şeyh, kutup, kutbulaktap vs hiyerarşisiyle misyonunu sürdürmüş, burada da ahiret cenneti kazancı yayılmıştır.

Bu düşünce ve uygulama modern çağda devlete kurtarıcılık misyonu yüklemiş, devlet adamları yahut liderler mesih rolünü üstlenmişlerdir..

4: Kur’an, nazil olduğunda insanların şu veya bu adla bozdukları dini son kez düzeltti, peygamber dahil hiç bir varlığa kurtarıcılık misyonu vermedi.

İslam, insandan ‘mümin Müslim ve muhsin’ sıralamasına uyup düşüncesini, nefsini ve kendisini arındırmasını, yapıp etmelerinin tümünü ve münasebetlerini buna uygun olarak yeniden düzenlemesini istedi.

Bu istikameti tutturanlar başkalarının nasıl olduğuna bakmaz, onları ölçü almaz, karşıtından hareket etmez, Peygamber sünnetine uyarak kendini düzeltir, yoluna devam eder. Bu hal Müslüman tipi bir modeli ete kemiğe büründürür. İslama şahitlik ettirir.

Kendilerini kurtaranlar, sadece kendi lehlerine kurtulmuş olurlar. Kurtaramayanlar kendi aleyhlerine şirk aşamasında kalmış olurlar. Özetle İslam’da kurtuluş, kurtuluş bilgisi ve yolları gösterilerek insanın kendine bırakılmıştır.

Şu halde İslamda kurtuluşun yegane yolu, mantalite olarak dünya hayatıyla ahiret yurdunu birleştirmekle başlar. Tevhidin bu bağlamda büyük fotoğraf olarak şekillenmesi ve detayları ardından gelir.

Tarih boyunca sapanların hepsi, dünya ile ahireti birbirinden kopartarak başladı. Sapanlardan kimileri sadece ahireti, kimileri de sadece dünyayı baz aldıkları için saptılar..

5: Kendisini kurtaranlar, her şeye rağmen kurtulduklarından emin olamazlar. Umutta kesemezler. Hep teyakkuz halindedirler. Mümin olanlar Müslümanlaştıktan sonra ihsan aşamasına geçerler. Her şey Allah için, her şey Allaha göredir bu çizgide. Bunlar, ilahi kaynaklı hakikat ile bu dünyada yaşanan sosyo siyasi ve iktisadi hayat gerçekliğinin uyumunu gösterirler. Örneklik edip başkalarını uyarmakla, onlara kurtuluş yolunu göstermekle mükelleftirler. Varlık gerekçeleri ve işleri budur.

Kurtuluşa erdiğini düşünen ve ahiretten umudunu kesmeyenler, diğerlerini uyarma, hatırlatma, müjdeleme ve korkutma vazifesini yapmakla sorumlu olanlardır. Bu sorumluluk ayrıca, kendisi gibi olanlarla birlikte cahiliyeden, şirk temelli toplumsal ve siyasal yapısallıktan kopmayı, kendi içlerinde cemaat yapısı içinde örgütlenerek yaşamayı, aralarındaki işlerini ve diğerleriyle olan ilişkilerini İslam şeriatına göre düzenlemekle de sorumludurlar. Olabilirlerse millet olmayı hedefler, siyasi yapılarını teşekkül ederler.

Bu tarz kurtuluş için süreç başladığında mükemmel olmak diye bir şey hedeflenmez, elinden geldiği, dilinin döndüğü kadarıyla vazife başlamıştır. Olgunluk, hayrı yaşayan ve yayan cemaat ilişkisi içinde gelişir.

Dünyayı kurtarmak, insanları kazanmak fikri Müslümanca değildir. Bu kurtarıcılık misyonu üstlenmeyi gerektirir.  Biliriz ki işler ve kalpler Allah’ın elindedir. Salihler haddini bilen, önceliği kendi sorumluluğuna veren kullardır.

Kurtulanlar kendi lehine, direnip nankörlüğünü sürdürenler kendi aleyhine ‘ecir’ kazanırlar.

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir