Büyük Düşünmek

Büyük Düşünmek

1: Osmanlı, Yıldırım Beyazıt’la gerçekleştirmeyi umduğu imparatorluk geçişine, Türkmenlerin daveti ve desteğiyle Anadoluya gelen Timur’a Ankara savaşında mağlup olduğu için ulaşamadı. Kısa süreliğine düştüğü fetret devrini çabuk atlattı, Fatihle o aşamaya geçti. Artık beylik dönemi kapanmış imparatorluk devri başlamıştı.
Yeni durumda birçok değişiklik yanında idari/mülki sistem eyalet sistemine dönüştürüldü. Yönettiği ülke ve halklarını merkez, merkeze yakın ve uzak olmak üzere üç tür eyalete ayırdı.
Merkez eyaletlere doğrudan yönetici ataması yapılır, yakın ve uzak olanlara yerel yönetici ailelerden biri getirilirdi. Şeklen çok gelişmiş olduğu söylenmeli. Sayılı devletlere has uzun süreli hükümranlığında bu idari yapının etkisi göz ardı edilemez.

Osmanlı’nın çöküşünü, tarihsel dönüşümü hesaba katmadan yalnızca idari sistemine bağlamak çok ucuzculuk olurdu doğrusu. Çağdaş devletlerde yaygın uygulaması görülen merkezi ve tekçi iktidar yapılı üniter devletçi yaklaşım, iki hali de anlamakta zorlanacaktır. 
2: Çağımızda Avrupa ve Amerika tarzı merkezi, yerel idari özerklikli federe devlet yapıları, üniter devlet yapısından farklıdır. Nüfus ve coğrafi büyüklük kadar kültür ve ideolojiyle de doğrudan irtibatlıdır bu farklılık.
Bu gün dünyada en etkin ve etkileyici süper güç olan Amerikalıların ‘biz Roma ve Osmanlı’nın çağdaş versiyonuyuz’ demesi ilginçtir.
3: Mülki idari yapılardaki farklılığın hangisinin daha iyi olduğu kendi içindeki şartları ve unsurlarıyla tartışılabilir ama birleştirenin ve bileşenlerinin ne olduğu ve yönetim becerisi dikkate dikkate alınmadan hangisinin doğru olduğu cevabına ulaşılamaz.
Küçük olsun bizim olsun diyenlere üniterlik uygundur. Kafi de gelebilir. Tarihte kabilecilik ve kabile federasyonlarına yahut kent devletlerine de uygundur bu yapı fakat, nüfus 25 milyonu geçtiği zaman iç bileşenlerinin sorunlarıyla ve bölgesel uluslararası baskılarla boğuşmak kaçınılmaz oluyor.
4: Evrensel güç olmak evvel emirde evrensel düşünmek, evrensel bir kültür ya da ideoloji taşıyıcılığı gerektirir. Ufukları, kendi kültür ve tarihiyle, kendi dil imkanları ve hukuk anlayışlarıyla tayin edilmiş milletlerin işi değildir bu. Bunların sınırı, olsa olsa kendi dil grubu ve etnisitesi kadardır. Ömürleri de kısadır.
Klasik tarihte milli sınırlar ve ufuklar ötesi evrenselliği Hıristiyanlık ve İslam dini yaptırıyordu. Yahudilik yaptıramazdı çünkü bunların dini, milli din olmakla sınırlıydı. Buna karşılık diğer iki din etniste temelli yerel dil, yurt ve kültür, hukuk ve siyaset, sosyal sınıf ve kast sınırlarını aşan, evrensel mesaj taşıyıp tüm insanlığı kuşatan bir dile, hukuka, davete ve siyasete sahip oldukları için yaptırdı bu işi.
Modern tarihte aynı işi liberali ideoloji yaptırıyor. Liberalizm de sınırlar ötesi evrensel mesaj, iktisat, siyaset ve hukuk sunuyor insanlığa. Kapitalist serbest pazar ekonomisi, demokrasi ve evrensel insan hakları, kalkınmışlık ve zenginlik hedefi bu sebeple yayıldı. Egemen ve bağımsız olduğu söylenen ulus devletler dahi bu prensiplere uymak zorunda kaldılar.
5: Uluslararası toplum ve hukuk da denen küresel dünya düzeni şimdilerde nüfusu 25 milyondan büyük devlet/ülke istemiyor. Hep kendine mahkum, hiç karşı koyamacak modeller olarak kalsınlar istiyor.
Özellikle ve bu sebeple İslam coğrafyası türlü türlü operasyona uğruyor. Ki Müslümanlar birleşik bir siyasi yapı oluşturup karşısına çıkmasın. Bunun olduğunda ne olacağını en iyi dünya sistemi biliyor… Düne kadar aralarında kan davalısı olan Avrupalıların dahi bu nedenle AB’yi kurduğunu unutmayalım.
6: Tarihte uzun süre kent/site devletleri tecrübesi yaşandı. Bu devletler bazen bağımsız yaşadılar, bazen imparatorluklara yem olmamak için aralarında birleşip güç birliği oluşturarak direndiler.
19. Yüzyıl sonuna kadar ulusal birliğini kuramayan Almanya’da 10’a yakın sanayileşmiş kent, İngiliz ve Fransızlara karşı ticari ve siyasi birlik kurarak direndi… ABD’de iç savaş sonrası 13 eyaletin birleşik güç oluşturması tecrübesi yaşandı, bu güce katılmayı menfaatleri ve gelecekleri için uygun gören kıtanın diğer kentleri onlara katılınca bu günkü birleşik devlet kuruldu… Bu gelişmeleri sebepleriyle birlikte anlamak lazım.
7: Amerika, Rusya, Çin, AB gibi değişik maksatlı birleşik kentlerden oluşan federe yahut büyük devletler karşısında milli varlıklarına dayanan ve parçalanan Müslümanlar ne yapmalı?
Ellerinde evrensel değerler taşıyan İslam var. Hıristiyanlık gibi değişime ve bozulmaya karşı ilaç olarak korunmuş kitap var. Dinlerinin kıymetini bilmez, ortak bir dile dayalı siyaset, iktisat ve dış politika birliği ve gücü kurmayı beceremezlerse, tek tek yem olmaya mahkumlar. Çünkü hiç birisi hapsolduğu milli sınırlarını aşamayacak. Paradigmayı değiştirmezlerse akıbetleri malum. Kendileri bilir!
Allah, kullarının isteklerini mucibince veriyor. Amerikalılar istemiş onlara vermişse Müslümanlar ne istediklerine ve neyin peşinde koştuklarına baksınlar.
Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir