Sende Kimsin?

Sende Kimsin?

Bu çağda, verili bu dünya düzeninde, yaşanılan ülkelerde, dolayısıyla birbirine çok benzer bu toplumsal hayatta, mevcut sosyo siyasi, ekonomik ve hukuki şartlarda iki tür “kulluk” vardır: Kapitalist tanrının kulları ve Allah’ın kulları.
Kapitalizmin tanrısı, ‘parayı’ dolayısıyla mali gücü en geçerli ve en üstün değer yapmış, insan dahil her şeyin kıymeti paraya göre ölçülecek ‘buyurmuş.’ Bu tanrıya tapanlar mali gücün peşine düşen, her ne pahasına olursa olsun bu güce sahip olmak ve biriktirmek uğruna kendini adayanlar oldular.
Bu tanrı doğayı, doğadaki ‘vahşi yaşamı’ gösterdi ve örnekledi kullarına. Gözle dedi. Test et doğrula, bilginin doğrusunu doğadan üret, değer ölçüsünü buna göre yenile, dedi. Geçerken söylemeli ki bütün bunlar İncile, vahye, İncilin tanrısına ve Kilisenin kabullerine karşılık olarak söylenmişti.
Doğa, doğal yaşam, doğal bilgi, doğal hukuk örnek olunca var oluş felsefesi ‘yaşamak için öldür’, ‘kazanmak için aldat’, ‘zayıfı ez’, ‘yücelmek için birilerinin sırtına çık’, ‘komşuna kötü davran’, ‘işlerini kitabına uydur’… ilkelerini ‘iman’ unsurları yaptı. Çünkü ‘vahşi’ doğadaki hayat böyle. Bu hayatta acımak yok. Gücü gücüne yeten var.
Ne yapsın bu kul? İtibar, değer, saygınlık, kıymet, statü paraya, parasal güce ve sayısal çokluğa göre düzenlemiş bir toplumsal hayatta yaşıyor. Roller baştan dağıtılmış. ‘Aç kalmamak’, ‘barınmak’, ‘emin olmak’ ve ‘geleceğini güvenlikli kılmak’ için rollerden bir rol kapmaya çalışacak. Becerebildiği ve elde edebildiği kadarıyla ‘emin olmak’ için koşturacak. Münasebetlerini buna göre düzenleyecek. Dostlarını buna göre seçecek…
Böyle buyurdu kapitalizmin tanrısı. Buna inandı kapitalizmin kulları. Bu şartlara göre kuruldu kent hayatı, sonradan ulus devlete dönüşecek site devlet düzeni, sosyo politik, ekonomik ve hukuki şartlar. Değerler, ilkeler buna göre şekillendi. Meslekler, uğraşı alanları buna göre tercih edildi. Sanat, müzik, spor bunun için yapılır oldu…
Kapitalizmin tanrısının kulu olduysan, hele bir de aşağılardaysan eğer, sızlanmayacaksın. Hak hukuk, vicdan, merhamet, adalet aramayacaksın. Devletinin sosyal harcamalarına razı olacak, payına düşenle idare edeceksin. Çünkü hem varlık gerekçesi, hem de adaleti bu kapitalizmin. Unutma ki sen ayakta tutuyorsun bu tanrının buyruklarını.
Şu halde soralım: Sen bu musun? Soru sana bana herkese. Cevapsa öznel, sübjektif, dolayısıyla herkesin kendisine vereceği türden.
Peki Allah’ın kulu olmak nasıl bir şey?
ALLAH’IN KULU OLMAK
Allah’ın kulu olmak, ilk evvel bütün şüphelerden sıyrılıp ondan gelenleri doğrulamak ve ona teslim olmakla başlar. Doğrulamak, vahyi bildirimlere uygun olarak önce kalbi tarafı yani, niyeti, düşünceyi ve fikri değiştirmek, amacı ve hedefi yenilemektir. Sonra değişen iç dünyaya göre hali, tavrı ve münasebetleri peygamberi uygulamalara göre düzelterek dış dünyaya yansıtmaktır.
İlk aşama iman, ikinci aşama amel/sünnettir. İlki içsel olan sonrası dışsal olandır. Bunlar bir bütündür, birbiriyle uyumludur, birbirini tamamlar. Biri ayrı diğer ayrı olamayacağı gibi biri farklı diğeri farklı da olmaz.
Allah ne buyurdu?
Seni, bir damla sudan yarattım. Sana hayat verdim. Güzel bir şekille şekillendirdim. Rızkına kefil oldum. Güvenliğini ve geleceğini sağladım. Başıboş ve yalnız değilsin. Dua ettiğinde ihtiyacını giderdim. Çaresiz ve aciz de bırakmadım. Sana tanıdığım süreyi doldurunca bana geri dönecek, dünya hayatında yapıp ettiklerinden hesap vereceksin. Kalıcı ve ebedi hayat bundan sonra başlayacak.
Dünya hayatına aldanma. Orası bir oyun ve eğlenceden barettir. Geçicidir. Sınama alanıdır. Orada mal ve evlat çokluğu üzerine kendi aranızda yarışır durursunuz. Buna aldanmayın. Dünyayı ciddiye almayın. Çünkü dünyada elde ettikleriniz orada kalacak, ahirete getiremeyeceksiniz. Ahirette geçerli olacak şey, sahih imanınız, salih tavırlarınız, hak ve hukuka dayalı münasebetlerinizdir. Şu halde dünyada iken:
Yalan söylemeyin. Aldatmayın. Çalıp çırpmayın. Haksız yere öldürmeyin. Anne babanıza, komşunuza iyi davranın. Cinsel ihtiyacınızı nikahlı giderin. Helal kazanın. Biriktirmeyin. Kibirlenmeyin. Yoksulu ve zayıfı gözetin. Merhametli olun. Affedin. Kin tutmayın. Şehirlerde kurduğunuz siyaset biçiminiz, ekonomik düzeniniz, sosyal hayat tarzınız, hukuk sisteminiz adil olsun.
Toplumsal hayatınız bu düzene göre kurun. Münasebetlerinizde haktan ve hukuktan ayrılmayın. Bütün bu işlerinizi benim emir ve yasaklarıma dayalı olsun. Çünkü hak olan benim, söylediklerim tek haktır, adalet ise, işlerinizi sadece benim söylediklerime göre yapmaktır.
Şeytan sizin dünya yoldaşınız. O kötü bir arkadaştır. Sakın ona aldanmayın. Ölüm, gözünüzün önünde yaşanıp duruyor. İbret alın. Ve bir gün öleceğinizi, tekrar diriltilip hesaba çekileceğinizi unutmayın. Ruhlar aleminde bana söz verdiniz, sözünüz size hatırlatıldı, dünyada iken onu tutun.
Size her şeyi bildirdim. Nasıl yapacağınızı peygamberlerimle gösterdim. Artık doğru ve yanlış, haram ve helal öğretilmiştir. Her şey ayan beyandır, saklı gizli, bazılarına özel bir şey yoktur…
Allah’ın kulu olmak
Şu halde Allah’ın kulları, doğadaki gibi aşağılık şekilde yaşamayan, tersine insan olarak şerefli biçimde yaşayanlardır. Çağları, tarihsel zaman dilimlerini, coğrafi yerleri, mimari mekanları, toplumsal biçimleri, sosyo politik ve ekonomik şartları bahane etmeden, mazeret üretmeden, dinde eksiklik varmışçasına Allah’a din öğretmeden, sadece Allah’ın dediklerine uyanlar, peygamberlerin yaptıklarını yapanlardır. Başka:
Allah’tan başka ilah ve Rab edinmeyenler bu temel kaidelerde titizlik gösterenlerdir. Bunlar, abdest namaz, oruç infak gibi değişik ibadetler yaparlar. İbadetlerin niteliği, sürekli Allah’ı hatırlatması, sahibini kontrol ve disipline etmesidir. Bu vazifesini yapmayan ibadet içi boş, kabul edilmeyen türdendir…
Allah’ın kulları, iman ettikleri için insanlar arasından seçilmiş olanlardır. Seçilmişlik, hayra çağırmak, güç yetirebildiği ölçüde kötülükleri engellemek, en yüce ahlaki değerleri taşımaktır. Bu vasıfları bu kulları üstün ve şerefli kılar, asalet sahibi eder. Bütün bunlar, takva olarak bilinir yani,  Allah’tan gelenlere uymaktan kaynaklanır.
İman etmek, dünya hayatında en yüce değerdir. Cennet hariç hiç bir şey karşılığı satılmaz çünkü imanla değişilecek daha yüksek hiç bir değer bu dünyada yoktur.
Şu halde
Allah’ı yalanlayanlar, dinde eksiklik veya çelişki bulanlar, keyiflerine ve şartlarına göre başka hükümler veya kitaplar isteyenler kapitalist tanrının kulları oluyor, Allah’tan gelenleri doğrulayanlar Allah’ın kulları oluyor.
Peki, bir insan hem Allah’ın kulu, hem de kapitalist tanrının kulu olamaz mı? Olur. İnsanların çoğu da bunlardan olur. Kur’an bu türlere ‘müşrikler’ diyor, Allah ile beraber başka ilah edinenler manasına. Tipik örnek  ‘kitap ehli’dir.
Müşrikler, iman tarafında Allah’a inanan, tavır ve davranış olarak münasebetlerini keyfince, şartlara göre, menfaatleri neyi gerektiriyorsa ona göre yapanlardır. Allah bunların yollarını, işlerini uzun uzun anlatıyor. Ve ilk suresi Fatiha’da gazaba uğramış ve sapmış bu gibilerden olmamamızı istiyor.
Şu halde yaratılışta, varlıklar alemindeki işleyişte, cinsiyette, renk ve dilde, kavim ve coğrafyada, ölümde ve dirilişte dahlin olmayan kurallara uy ve dahlin olan tarafta da Allah’a kul ol. Kazanan sen olursun.
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir