Wasp

Wasp

Wasp, “Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan” demektir. Bu kimliğin son örneği yeni Amerikan başkanı Trump’dır. Wasp, etnik olarak nesli tükenmiş Kızılderililere, Afro-Amerikalılara, Zencilere, Latinlere ve Protestanlık dışında kalan diğer dinlere ve mezheplere kıyasla Amerika’nın asıl sahipleri olduğunu, yönetme hakkının kendilerine ait olduğunu düşünenleri ifade eder. Finans, ticaret, üretim ve pazarın kontrolü bunlardadır. Dolayısıyla mevcut şartlarda dünyanın da en etkili aktörleridir.

Trump seçim vaadlerini kısım kısım gerçekleştirmek için “başkanlık kararnamesi” ile şimdilik ilk adımı attı. İlkin yedi Müslüman ülkeden kendi ülkesine geleceklerin normal ziyaretini yasakladı. Her ne kadar yüksek mahkeme bu uygulamayı geçici olarak durdurduysa da kararname ortada duruyor.

Uygulamanın arkası gelir mi? Trump’ın seçim vaadlerine göre Amerikada yıllardır “kaçak” statüde yaşayan 50 milyon kimliksiz göçmenin ülkeyi terk etmesine, en yakın rakibi Çin ve Hindistan’a ticari ambargoya, Amerikan şirketlerinin ucuz emek ve teşvik nedeniyle üretimini kaydırdığı Meksika ve benzer ülkelere koruyucu yasalarla engeller çıkartmaya, AB ile yapılan ticari antlaşmanın iptaline vs. sıra gelecek.

Trump bir beyaz, son üç dört yüzyıldır kendisini dünyanın “efendisi” diğerlerini kendisine hizmet etmesi için yaratılmış “aşağılık siyah” sayan beyazların temsilcisi. İşgalci, sömürgeci, soyguncu, talancı ve katil “beyazlardan.” Yani paradan ve maddi çıkardan başka hiç bir değeri olmayan, bütün ilişkilerini buna göre “ahlaklandıran” lardan. Bu gibileri en iyi tanımlayan ifade, menfaati “tanrı” olandır.  

Üçüncü dünya ülkeleriymiş, Asya pasifik çevresiymiş, Arap ligiymiş, İslam ülkeleri işbirliği örgütüymüş, yaşlı Avrupaymış, bu adlandırma dahi beyaza karşı beyazın varlığını sürdüren yapılanmalardır. Yakın geçmişte beyazlığı “Sam” amcaya kaptırdığı için eski günlerini arayan Avrupa hariç, diğerleri güya emperyalizme ve sömürgeciye karşı mücadele eden “milliyetçi” ülke ve bölgeler, beyaza karşı bağımsızlık mücadelesi veren “vatanseverler bloku.” Fakat tümü Amerikan siyasi ve iktisadi sisteminin en güçlü takipçileri.

Beyaz bu gücünü nasıl koruyor, bu kibrini nereden alıyor? Diğerlerini nasıl bu kadar “aşağılıyor?” Neye dayanıyor? Öncelikle bunun tek cevabı var, diğerleri bunu kabul etmeyi içine sindirdiği, beyazı güçlü, zengin, akıllı gördüğü için.

Yine de konunun izahı gerek. Hikayesi uzun ama beyaz, kısaca üç tür sömürge yöntemi ve taktiği kullanarak elde etti bu kibrini ve gücünü. İlkin teknik donanımlı ordusuyla doğrudan işgal edip köleleştirerek, sonra kimlik ve kültür emperyalizmi yaparak, en sonunda işbirlikçileri eliyle kurduğu siyasi ve iktisadi düzeni tesis ederek.

Nasıl her ülke halkı kendi içindeki yerli sömürgecilere, beyaz destekli despotik yöneticilere ve her tür imkanı tekelleştiren azınlık oligarşiye karşı birleşip karşı çıkamıyor, parça parça mücadele ettiği için bunları başından atıp doğrusuna erişemiyor ve kendini yönetecek hale gelemiyor, içerden aşağılanmaya ve diğerlerinin yönetmesine böylece yardımcı oluyorsa, dünya düzeni de benzer şekilde beyazın lehine aynı taktikle ve aynı biçimle devam ettiriliyor.

Hangi ülkede özgürlük, bağımsızlık ve şerefli bir yaşam için muhalif bir hareket varsa ya bastırılıyor, ya yolundan saptırılıyor ya da işbirlikçi olmaya zorlanarak devreden çıkartılıyor. Dünya sistemi de en çok milli ve muhafazakar duyguları kullanılmış kitleler sayesinde gücünü koruyor. Çünkü milliyetçilik bir batı mikrobu. Çünkü milliyetçilerin milliyetçileşmesi ekümenikliği, ümmetçiliği ve küreselciliği engelliyor. Onların bu zaafı, ülkeler düzeyinde parçalanmışlığı ve körlüğü beyazın gücüne güç katıyor. 

Kapitalist serbest pazar ekonomisi, laiklik ve demokrasi, beyazın en önemli kurumsal araçlarıdır. İnsan hakları beyannamesi, ulusal bağımsızlık için plebisit ve özgürlük ise, ideolojik araçlarıdır…

Trump, beyazın efendiliğini herkesin gözüne batıracak kadar vahşileşip bütün dünyadaki kurumsal ve ideolojik destekçilerini ele verip açığa çıkartacak, insanların gözünün açılmasına ve kitlelerin şeref ve haysiyetlerine sahip çıkmasına yol açacak kadar kibirli, çıkarcı, gaspçı, hoyrat biri. Çünkü o bir Wasp. Dünyanın değiştiğini göremiyor.

Bu gidiş bizce hayra alamettir. Bir Wasp’ın “efendiliği” diğerlerinin kendilerini köle hissetmelerine dayalıydı. Ve Trump bunu bilmeyecek kadar kaba ve hoyrat. Bu gidişle en büyük tepkiyi öncelikle Amerika birleşik devletleri içinde görecektir. Zira Amerika’nın asıl sahiplerinin kendileri olduğu inancıyla göçmenler, siyahlar, ispanikler, Latinler, sayıları tükenene kızılderililer “diğerleri” sayılıyor ve aşağılanıyorlar. Obama’nın sosyal güvenlikle ilgili reform kararnamesinin iptali de bunu gösteriyor. Bu diğerlerine şimdi kadınlar, sanatçılar, medya grubu, kurumsal yapı ve menfaatine halel gelecek zenginler de katılıyor. Görünen o ki Protestanların tanrısı merhamete gelecek ve beyazın itaat edenleri ikna ettiği kutsal öğretiye göre “günahkar kullarına bir ceza olarak başlarına hükümran ettiği” efendilere bu defa haddini bildirecek, mazlumdan yana düzeltme yapacak. 

Olur mu, olur! Önce Amerika’daki diğerleri öne çıkar. Sonra kimi menfaatleri bozulacak zengin ülkeler onlara katılır. Ardından üçüncü dünya ülkeleri sıraya girer. İletişim araçları ve sosyal medya bu kez tersinden mazlumlara yardımcı olur. Bu arada asıl beyazın tahtı sallanır mı, siyahlar akıllanır mı, buna da bakmalı. Bu olmazsa aklını kullanan beyaz aklını yitiren siyahı ikna edip sistem arızasını giderebilir.

Büyük bir isyan potansiyeli görülüyor ufukta. Bu sayede ve Trump eliyle üçüncü dünyadaki işbirlikçilerin alçaklığı açığa çıkmalı, ülkelerinde kaçacak delik aramalılar. Onlar devreden çıktığında “beyaz efendinin” ve uşaklarının aslında sıradan ve zavallı birileri oldukları, sahte bir güce ve uyduruk bir kibre sahip oldukları gözükecektir. Bunun için “sen kölesin, yönetilmelisin” dediklerinin” öyle olmadıklarını bir kez anlamaları yeter. Bu fırsatı da Trump verecek.

Müslümanlar, keşke Müslüman olsaydı! O zaman diyeceklerdi ki “kafirde akıl olsaydı Müslüman olurdu.” Müslümanlar akılsızlıktan kurtulsalardı onlar sayesinde bütün insanlar beyazın efendi, diğerlerinin köle olmasının, beyazların ve uşaklarının yönetici, diğerlerinin yönetilen olmasının bir “kader” olmadığını anlayacak ve bu sahtekarlığı reddedeceklerdi. İnsanlığa örneklik edemeyipte beyazın masallarına inananlar utansın ne diyelim! 

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir