Edille-i Şer'iyye Üzerine

Edille-i Şer'iyye Üzerine

Müslümanların sosyal ve toplumsal hayatlarını Müslümanca yaşamak ve hayatla ilgili sorunlarını Müslümanca çözmek için müracaat edecekleri referans kaynakları “Kuran, Sünnet, İcma” ve “Kıyas”tır. Hemen tüm mezheplerin ittifak ettikleri ve hemen tüm Müslümanların ezbere saydıkları Şer’i deliller bunlardır.
Kuran, beşeriyet için, Allah’dan Cebrail aracılığıyla Hz. Muhammed’e gönderilen mesajların bütünü ve hak olarak korunan vahiylerin toplamından oluşan Mushaftır/Kitabdır.
Sünnet, peygamberin ahlakı Kuran’dı deyimiyle ifade edilen, Kuran’ı açıklayan otorite, sosyal ve toplumsal hayatta uygulayan rehberlik ve sahih/orijinal örnekliktir.
İcma, Peygamberin vefatından sonra ortaya çıkan her türden meselelerde, özellikle dört halife devrinde sahabenin kendi döneminde farklı görüşlerden birinde ittifak etmesidir. Halifelerin seçimi, Müslüman ümmetin siyasi birliği icma ile sağlanmıştır.
Kıyas, Dört halide devrinden sonra ortaya çıkan siyasi ihtilafların ve benzeri meselelerin çözümü için, Kuran’da, Sünnette ve İcmada olmayan ama bunlara dayanarak üretilen delil türü/içtihaddır. Hadis ekolü ve Maliki mezhebi hariç diğer tüm mezhepler kıyası delil olarak kabul ederler. Hadis ekolü, hadisleri tahlil edip yorumlamadan aynen kabul ederken Malikiler hadisleri ve Medine ahalisinin uygulamasını delil kabul ederler. Diğer mezhepler hadisleri ve Medine ahalisinin uygulamasını tasnif ederek, yorumlayarak kıyaslarında kullanırlar…
Şimdi: Sahih anlayışta ve uygulamada sünnet Kuran’dan, İcma da sünnetten bağımsız değildi. Kıyas ise Kuran’a, sünnete ve icmaya bağlı kalarak yapılan içtihattı. Yani bunlar birbirinden kopuk ve bağımsız değildi.
Fıkıh/hukuk iki türe ayrılmıştı. İlki Für’ü fıkıh. Doğrudan hükümleri yani haramları, farzları, mekruhları, mübahları, bütün olarak ibadetleri vs belirtir. Yeme içme, barınma, kazanç, ibadetler ve şeri hükümler ile miras gibi sosyal ve siyasi hayatı düzenleyen normlardır. Burada, temel olarak fıkhi bir mesele vardır ve bu meselenin hükmü, kuralları belirtilir. Fıkhın für’ü kısmı bunları kapsar… İkinci fıkıh, usuldür. Fıkhın bu kısmı da geniş açıdan delilleri kapsar…
Çağımız modern bir çağdır. Müslüman ümmet siyasi birliğini ve bütünlüğünü kaybetmiş, buna bağlı olarakta sosyal ve toplumsal hayatını Müslümanca düzenlemekten mahrum kalmıştır. Bu sebeple İslam, kişisel alanın, kişisel ibadetlerin ve uygulamanın dışında günlük hayattan çıkmıştır.
Modern çağın Müslümanı, yaşadığı hayatı İslamlaştırmak için fıkhın usul tarafını değil doğrudan hüküm tarafını gündem edip tartışmaya açmıştır. Dolayısıyla burada büyük bir sorun ortaya çıkmıştır. İslam fıkhının ortaya çıktığı ya da İslam fıkhını ortaya çıkaran İslam toplumu ortada olmayınca, modern toplumun sorunları ve hayata dair modernizmin çözümleri İslamlaştırılarak taklit edilmektedir.
İslamcı akımın Kuran ve sünnete dönüş çağrısı gerçekte modern çağın Müslümanını yeniden ama sahih temeller üzerinde toplumsal olarak inşa etmek içindi. Bunu yaparken fıkhın ikinci kısmını terk ettiğini fark etmedi. O sebeple ilk elde kıyası, sonra icmayı terk etti. Ardından sünnete sıra geldi. Elde kala kala Kuran kaldı.
Sanıldı ki, kıyas, icma, sünnet Kuran’dan ayrı, Kuran’dan bağımsız delillerdi. Bu sebeple olsa gerek Fıkhın usul tarafını yeniden yorumlayarak, sağlam deliller üzerine yürüyerek hükümleri yeniden ihya edecek veya yorumlayacakken işe tersten başlayıp doğrudan hükümleri tartışmaya başladı. Çünkü İslamın hükümleri yaşanılan hayatta karşılık bulmuyordu. Bu sebeple modern toplumsal hayata uymayan hükümleri yeniden yorumlayarak modernizm lehine telif etmeye çalıştı. Bunu delillendirmek içinde sünneti, icmayı terk etmek durumunda kaldı ve sadece Kuran’a sarıldı.
Dememiz o ki: Çağımızın Müslümanı yaşadığı ortamı, sosyal ve toplumsal hayatı Müslümanlaştırma çabasına girerek İslam’ı yeniden tanımlamak, Kuran’ı yeniden tefsir etmek yerine, usule müracaat ederek Müslümanca bir sosyal hayat inşasına yönelmeli. Bu perspektif, sahih İslam anlayışını ve sahici Müslüman toplum inşasını yeniden gerçekleştirebilir. Bunun için sünnete, icmaya dönmeli. Bozulmuşluğu temsil eden mevcut hali İslamlaştırma hatasından dönmeli. Kıyası da bu temeller üzerine yeniden yapmalı.
Müslümanlar, ahirette işine yaramayacak çözümlerden ve edimlerden vazgeçmelidir. Sıradan dünyalılar gibi salt dünyevi hayatını düzenleyecek yaşam biçimini terk etmelidir. Bu dünyada lehimize gözüken çözümler ahirette bizleri perişan edebilir. Hatırlayalım: Ölüm var. hesap var. Ve hesap günü çok yakın.

Hüseyin Alan

Bu Yazıyı Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir